Perşembe, Aralık 24, 2009
Giderim dur diyen yok, Kebap oldum yiyen yok
Çarşamba, Aralık 16, 2009
Perşembe, Aralık 10, 2009
Çarşamba, Aralık 09, 2009
Kahvalti
 Bir evin kahvalti sofrasi cok mahrem degil mi? Aksam yemegine biri aniden gelse sorun olmaz, bir tabak daha cikarilir, olur biter. Ama kahvalti hic oyle degil. Aniden gelen bir misafire, icinde bes tane buzusmus zeytin, koseleri biraz sararmis ve kurumus peynir, ustune ekmek kirintilari dokulmus recel tabaklariniz hic ama hic istah acici gelmez.  Ev sahibi olarak, az once istahla yediginiz sofradan utanip, cekinebilirsiniz bile. Evet, her evin kahvalti sofrasi o evin mahremi.
Bir evin kahvalti sofrasi cok mahrem degil mi? Aksam yemegine biri aniden gelse sorun olmaz, bir tabak daha cikarilir, olur biter. Ama kahvalti hic oyle degil. Aniden gelen bir misafire, icinde bes tane buzusmus zeytin, koseleri biraz sararmis ve kurumus peynir, ustune ekmek kirintilari dokulmus recel tabaklariniz hic ama hic istah acici gelmez.  Ev sahibi olarak, az once istahla yediginiz sofradan utanip, cekinebilirsiniz bile. Evet, her evin kahvalti sofrasi o evin mahremi.
Perşembe, Aralık 03, 2009
Komsu
Pazartesi, Kasım 30, 2009
Tirnagina tas gelmesin
 Tum bayrami, insallah kapimi calan olmaz, diyerek gecirdim. Hem cok fazla yapacak isim vardi hem de ev fena haldeydi. Yaklasik iki haftadir dogru duzgun supurulmemis, tozu alinmamis haldeydi. Belki normal bir ev buna dayanir ama benim yaptigim islerden dolayi evin ici kagit, kumas ve bir dunya malzemenin tozuyla, parcaciklariyla doluyor. Sonra kanepe, masa evde ne varsa hepsinin ustune bir seyler atilmis durumda oluyor. Bir duzen tutturamadim halen. Yani, bayram tatili evin icinde deli gibi calisarak gecti. Fakat bugun artik her kosecige siginmis, gizlice ve urkekce bana bakan irili ufakli toz obeklerini evde daha fazla barindiramayacagimi dusunup temizlige giristim ve su saatlerde bitti. Ev mis gibi. Simdi, tekrar calismaya devam edecegim, ama bu defa biraz daha duzenli...
Tum bayrami, insallah kapimi calan olmaz, diyerek gecirdim. Hem cok fazla yapacak isim vardi hem de ev fena haldeydi. Yaklasik iki haftadir dogru duzgun supurulmemis, tozu alinmamis haldeydi. Belki normal bir ev buna dayanir ama benim yaptigim islerden dolayi evin ici kagit, kumas ve bir dunya malzemenin tozuyla, parcaciklariyla doluyor. Sonra kanepe, masa evde ne varsa hepsinin ustune bir seyler atilmis durumda oluyor. Bir duzen tutturamadim halen. Yani, bayram tatili evin icinde deli gibi calisarak gecti. Fakat bugun artik her kosecige siginmis, gizlice ve urkekce bana bakan irili ufakli toz obeklerini evde daha fazla barindiramayacagimi dusunup temizlige giristim ve su saatlerde bitti. Ev mis gibi. Simdi, tekrar calismaya devam edecegim, ama bu defa biraz daha duzenli...Perşembe, Kasım 26, 2009
Pazartesi, Kasım 23, 2009
Bu devranı sürmez sandım
 Bir donem, hatta gencligi boyunca kocasindan cekmis kadinlar, ellili yaslarindan itibaren birbirlerine cok benziyorlar. Algilamalari problemli, dalgin, asiri hassas ve aglamakli, dogru yerde dogru tepkiyi veremeyen hale geliyorlar. En belirgin ozellikleri; kendilerine, gecip giden omurlerine cok aciyorlar.  Bu enkaza donusmus kadinlarin kocalariysa bambaska bir alemde.
Bir donem, hatta gencligi boyunca kocasindan cekmis kadinlar, ellili yaslarindan itibaren birbirlerine cok benziyorlar. Algilamalari problemli, dalgin, asiri hassas ve aglamakli, dogru yerde dogru tepkiyi veremeyen hale geliyorlar. En belirgin ozellikleri; kendilerine, gecip giden omurlerine cok aciyorlar.  Bu enkaza donusmus kadinlarin kocalariysa bambaska bir alemde.Cuma, Kasım 06, 2009
Yarabbi sukur
Perşembe, Ekim 15, 2009
Güzel bir gün
☻ Geçen günkü deli rüzgarda korktuğum olmamış ve pencerenin önündeki ağaca yerleşmiş kuş yuvası dağılmamış, sapasağlam.
☻ Evin içinde çok güzel bir aydınlık var.
☻ Yapılacak çok işim var ve günlerdir beklediğim sakinlik bugün geldi. Hepsi yapılır.
☻ Pisikopati hediyesini beğenmiş, aradı teşekkür etti. Çok sevindim. Ne kadar zarif. Ben de böyle olmalıyım.
☻ Bir sipariş alıp, sonrasında onu hediye etmeye karar vermiştim ve onun sahibi de bugün hediyesini beğendiğini yazmış. Günlerdir cevap yazmayınca istediği gibi olmadı ve beğenmedi diye üzülmüstüm.
☻ Şimdilik günün tek sorunu akşama ne pişireceğime karar vermemiş olmam. Bu cümleyi yazar yazmaz aklıma geldi, dolapta haftalardır bekleyen 3-5 kabak vardı. Halen hayattalarsa onları yenecek hale getiririm.
Salı, Ekim 13, 2009
Banka
 Bankanin rihtimdaki subesine gittigimde aldigim gise numarasina sira gelmesi icin altmis kusur insani beklemem lazimdi. Deneyelim, bekleyelim dedim. Iceride, sol tarafta disariya yerlestirilen bankamatiklerin dayandigi kisimda bir kac gorevli ugrasiyordu. Onlara yanasip, izleyeyim dedim. Nedense etrafa karsi tedirgin bir havayla bakiyorlardi. Sanki paralar ortada duruyor da, birden biri kapip kacacak gibi. Benim ilgili bakislarima da dikkatle baktilar. Hic kacirmadim gozumu ve iyice onlara dogru yaklastim, onlari iyi goren bir noktaya oturdum. Bir zaman sonra, onlar halen islerini yaparken iyice diplerine girmek icin kalkip yakinlarindaki brosurlerden almaya yeltendim. Iyice dikkat cektim. Ama ozellikle yaptim. Bir halt oldugu yok ortada, guvenlik icindeler, e ne o artistik pozlar? Siz o havaya girersenin ben de bankaya durum tespiti yapmaya gelmis soyguncu rolune sokarim kendimi. Iki taraf da cok amator oynadik gerci.
Bankanin rihtimdaki subesine gittigimde aldigim gise numarasina sira gelmesi icin altmis kusur insani beklemem lazimdi. Deneyelim, bekleyelim dedim. Iceride, sol tarafta disariya yerlestirilen bankamatiklerin dayandigi kisimda bir kac gorevli ugrasiyordu. Onlara yanasip, izleyeyim dedim. Nedense etrafa karsi tedirgin bir havayla bakiyorlardi. Sanki paralar ortada duruyor da, birden biri kapip kacacak gibi. Benim ilgili bakislarima da dikkatle baktilar. Hic kacirmadim gozumu ve iyice onlara dogru yaklastim, onlari iyi goren bir noktaya oturdum. Bir zaman sonra, onlar halen islerini yaparken iyice diplerine girmek icin kalkip yakinlarindaki brosurlerden almaya yeltendim. Iyice dikkat cektim. Ama ozellikle yaptim. Bir halt oldugu yok ortada, guvenlik icindeler, e ne o artistik pozlar? Siz o havaya girersenin ben de bankaya durum tespiti yapmaya gelmis soyguncu rolune sokarim kendimi. Iki taraf da cok amator oynadik gerci.Pazar, Ekim 11, 2009
Bana seni gerek seni
Şimdi ne vakit bu hissiyata girsem, bir bakıyorum S. dibimde ve bana bakıp gülümsüyor. Tadı kalmadı bu işin. Ahan da şimdi de öyle bir hal. Ama ben bunları yazarken arkada çalan müzikten etkilendiğimi, gözlerimin ıslandığını farkettirmeden, tam tersi ekrana mal mal bakarak bunları yazıyorum.
Dertlenmek için özel alan lazım bana. Ben böyle görmüşüm. Öyle katıksız lay lay lom mutluluk olmaz. Dertli olmak lazım.
Cuma, Ekim 09, 2009
Havadan sudan
Tavan arasında uyanık yatıyordum, alt katta bir saatin altıyı vurduğunu duydum. Hafif aydınlanmıştı ortalık, insanlar merdivenleri inip çıkmaya başlamışlardı."*
Pazartesi, Ekim 05, 2009
Cuma, Ekim 02, 2009
Pazartesi, Eylül 28, 2009
Katil

Filmlerde olmuyor ama ozellikle kitap okurken cok oluyor. Kitaptaki kahramanin tasvir edilen tavrindan supheye dusuyor ya da onu taklit edesim geliyor. Mesela, iki kolu havada iken nasil arka masaya yan yan bakar birisi, ya da bayan Arnoux (Flaubert - Ask Egitimi) nasil bir ifadeyle sarki soyler, diye dusunup, okumaya minicik bir ara verip, basimi kitaptan kaldirip, caktirmadan taklit ediyorum.
Yukaridaki paragrafi yazdiktan sonra ara verip bir film izledim. 2005 yapimi Capote. Tiffany'de Kahvalti romaninin da yazari Truman Capote'nin yeni romanina konu olarak sectigi bir cinayet olayini arastirma surecini kapsayan biyografisi. Carpici bir filmdi. Unlu roman yazari 1959 kasiminda New York Times'da bir haberle karsilasir, bir aileden dort kisi kanli bir sekilde oldurulmustur. Bu konu onun ilgisini ceker fakat onun esas ilgilendigi ve onu bu olayi incelemeye iten sey cinayetin kendisinden cok, boyle bir cinayetin ufak bir kasabadaki etkisinin nasil oldugudur. The New Yorker icin bir roportaj yapma amaciyla kasabaya gider ve katillerle tanisir. Bu tanisma zamanla dostluga donusur ve alti yil suresince, onlar infaz edilinceye kadar surer. Ben burada keseyim ve bu filmi izlemenizi siddetle tavsiye edeyim. (Bana Foucault'nun Bir Aile Cinayeti'ndeki katil Pierre Riviere'i hatirlatti bu film)
Filmi izlemeden once, bu gunlerde okudugum kitaptan bir paragrafi buraya yazmayi ve bu paragrafin hangi kitaptan oldugunu hatirlayan var mi diye sormayi dusunmustum. Filmin etkisiyle hafif kararsiz (hani birden anlamsizlasir ya bazi gundelik istekler, duygular) kaldim ama yine de yaziyorum asagiya, belki birisinin ilgisini ceker.
" Boylelerinin en belirgin ozelligi, gercekten omurleri boyunca barutun icadinin mi, Amerika'nin kesfinin mi daha gerekli oldugunu, kendilerinin de neyi bulmaya hazir olduklarini bir turlu anlayamamalaridir. Ama kesiflere karsi duyduklari ozlem, Kolomb'u ya da Galileo'yu bastiracak guctedir" (ipucu; sayfa 497)
Hangi kitaptan oldugunu bilen var mi?
(aci gercek: bu laflari nedense ustume alindim biraz!)
ipucu 2 (sayfa 538) :
"- O kadar iyi, o kadar duygulusunuz ki, bazen size aciyorum Prens. Tanri sizi korusun. Hayatiniz askla dolu olsun. Benimki ise bitti. Bagislayin beni, bagislayin!
General, yuzunu elleriyle kapayarak cikti. Ihtiyarin bir basari sarhoslugu icinde oldugu belliydi; heyecaninin ictenliginden kusku duyulamazdi. Prens, onun tutkuya varan yalanciligini, ama yalaniyla mest olunca da, kendisine inanilmadigi kuskusuna kapilan yalancilar sinifindan oldugunu biliyordu..."
Cumartesi, Eylül 26, 2009
Perşembe, Eylül 24, 2009
Yaradanım merhamet et kuluna
 Tam 3 saat icinde tum evin tozunu aldim, yerleri supurup, sildim, banyolara el attim, ardindan, kurufasulye, pilav, corba, borek, iki cesit salata ve kozlenmis biber hazirladim, bugun yatili gelen misafirlerim icin. Ama ne oldu? Saat dokuza geliyor neredeyse ve ne S. geldi halen ne de misafirler. Misafirler gece 12 gibi gelecekler sanirim. Istanbul'a varir varmaz Anadolu Atesi gosterisine gitmisler. Niye paralandimsa ben onca vakit. Ha, o 3 saatin icinde alisveris de var.  Yemekteyiz de yarisma mi!
Tam 3 saat icinde tum evin tozunu aldim, yerleri supurup, sildim, banyolara el attim, ardindan, kurufasulye, pilav, corba, borek, iki cesit salata ve kozlenmis biber hazirladim, bugun yatili gelen misafirlerim icin. Ama ne oldu? Saat dokuza geliyor neredeyse ve ne S. geldi halen ne de misafirler. Misafirler gece 12 gibi gelecekler sanirim. Istanbul'a varir varmaz Anadolu Atesi gosterisine gitmisler. Niye paralandimsa ben onca vakit. Ha, o 3 saatin icinde alisveris de var.  Yemekteyiz de yarisma mi!Cuma, Eylül 11, 2009
Günlerden cuma

Dun Almanya'yi dusundum epey. Nedendir onu hic hasretle anmadigimi, tahmin ettigim kadar ozlemedigimi. Bu gece ruyamda oradan ayrilisimi gordum. Icim sizlamiyor ama ya icim sizlarsa diye, sehrin bazi yikik dokuk sokaklarinda geziyorum, o vakit huzunleniyorum. Sonra, tam bana gore bir sacmalamayla, okuldan bir hocamin da oldugu bir grupla birlikte Turkiye-Almanya futbol macini izliyoruz. Ben oturanlara hizmet ediyorum. Sonra bir sekilde, bir an oradaki profesorumun elini tutuyorum. Iste bunu ozleyecegim, diyorum icimden. Elimi eline iyice bastiriyor o da, birakmiyor. nasil bir sefkatle bakiyor bana. Ben onun boynuna atilip, hickira hickira aglamamak icin zor tutuyorum kendimi. (hocalarini ruyasinda boyle sevgiyle goren baska sapik var midir?) Ve sanirim yan komsunun ruyasindan yanlislikla bana gelen bir kac kisi daha var odada. Bir oglan bir kiza asiliyor. En sonunda yemege davet ediyor onu ve laf olsun, hatta espri olsun diye cocugun var mi, diye soruyor kiza. Kiz, evet, alti aylik, diyor. Genc oglan hic cekinmeden tepkisini gosteriyor, eee, oyleyse neden beni oyaliyorsun onca vakit!!?
Almanya ozlemine gelince, anlari cok  ozluyorum ben. Oradaki bir ani, o andaki birini ve o andaki bir kokuyu, bir goruntuyu.  Ve yillar gectikce o anlar o kadar cok birikiyor ki, yuzdeki kirisikliklar degil de,  asla geri donmeyecegini bildigim ve hasretle andigim o anlarin artmasindan biliyorum ben yaslandigimi.
Çarşamba, Eylül 09, 2009
üryan geldim yine üryan giderim
Cumartesi, Eylül 05, 2009
I love EİÖÜ
Cuma, Eylül 04, 2009
Eli elime degdi de hem ben yandim hem kendi
Pazartesi, Ağustos 24, 2009
Çarşamba, Ağustos 19, 2009
Salı, Ağustos 18, 2009
Iste geldim burdayim
Salı, Ağustos 11, 2009
Salı, Temmuz 14, 2009
Öten bülbül senin yuvan mi yoktur
Pazartesi, Temmuz 06, 2009
06 temmuz 2009
Çarşamba, Temmuz 01, 2009
İş görüşmesi
Çarşamba, Haziran 10, 2009
A kızım sana potin alayım mı? Al babacığım al
Çarşamba, Mayıs 27, 2009
Sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri
 Hatirladigim bir donem var. Sanirim doksanlarin ortalari. Tum ailemiz, hatta tum tanidiklarimiz birdenbire cicek yetistirme sevdasina dusmustu. Herkes birbirinden cicek fidesi alirdi.  Aksam misafirligine gidilen evlerde hangi cicekler var diye ortalik kontrol edilir ya izinli ya da izinsiz (boyle hikayeler de duymustum) begenilen cicegin fidesi alinirdi. Boyle aksamlarda, en son gelen meyve ikramiyla birlikte, evin sarmasiginin masallah nasil da uzadigi konusulur, ev sahibi (erkekler daha da hevesliydi sanki bu gelisen cicekler hakkinda konusmaya) hemen bu isin sirrini aciklardi, aspirin koyuyorum topragina ya da cay suyu dokuyorum gibi birseyler soylerdi. Sarmasigin tum duvar ve tavan boyunca uzayip, odada  tur atmasinin yakinlarda ev sahibi olunacak anlamina geldigine dair hafif inancli bir espriyle cicek sohbeti iyice koyulasirdi. Sarmasiklar sanirim o gunlerdeki gibi bir daha hic populer olmadilar.
Hatirladigim bir donem var. Sanirim doksanlarin ortalari. Tum ailemiz, hatta tum tanidiklarimiz birdenbire cicek yetistirme sevdasina dusmustu. Herkes birbirinden cicek fidesi alirdi.  Aksam misafirligine gidilen evlerde hangi cicekler var diye ortalik kontrol edilir ya izinli ya da izinsiz (boyle hikayeler de duymustum) begenilen cicegin fidesi alinirdi. Boyle aksamlarda, en son gelen meyve ikramiyla birlikte, evin sarmasiginin masallah nasil da uzadigi konusulur, ev sahibi (erkekler daha da hevesliydi sanki bu gelisen cicekler hakkinda konusmaya) hemen bu isin sirrini aciklardi, aspirin koyuyorum topragina ya da cay suyu dokuyorum gibi birseyler soylerdi. Sarmasigin tum duvar ve tavan boyunca uzayip, odada  tur atmasinin yakinlarda ev sahibi olunacak anlamina geldigine dair hafif inancli bir espriyle cicek sohbeti iyice koyulasirdi. Sarmasiklar sanirim o gunlerdeki gibi bir daha hic populer olmadilar.Pazar, Mayıs 17, 2009
Aşk İle Pervane Dönersin Dünya

Ben yine tasiniyorum... bir haftaya yakindir ev toplaniyor, yeni ev icin hazirliklar yapiliyor... Simdi ayaklarimda fena bir sizi, parmaklarimin (el parmaklarim) arasinda da bir dinlenme sigarasi var...
Perşembe, Mayıs 14, 2009
Başarısızlık başlı başına bir ceza değil midir?*

Pazar, Mayıs 03, 2009
Gunes yine doguyor, sabah oluyor
Cumartesi, Mayıs 02, 2009
Benim vadem senden evvel yeterse

Saat sabahin ikisini geciyor. Aklima Leby geldi. Bartleby, kedim... Icim sizladi. Nereden nasil geldi aklima tam bimiyorum ama sanirim cocuk sahibi olmak ile ilgili bir seyler dusunurken geldi... Sonra da ona cektirdigim eziyetler geldi aklima.
Perşembe, Nisan 30, 2009
Pazartesi, Nisan 27, 2009
Pencereden Kaç Da Gel, Gavur Anan Duymasın
Cumartesi, Nisan 25, 2009
Salı, Nisan 21, 2009
Evrim sempozyumu

‘Evrim Çalışkanları’ adlı gönüllü bir topluluk varmis ve evrim konusunda temel bilgilere sahip olmak isteyenler icin Kaliforniya Berkeley Universitesi’nin sitesini Türkcelestirerek oluşturduklari www.evrimianlamak.org adresinden faydalanabilirmis.
Cumartesi, Nisan 18, 2009
Yeni gün
 Hani oglen uykusuna yatilir ve sonra uyaninca bir sersemlik olur. Sanki yepyeni bir gune baslaniyormus gibi hissedilir, bir gunde iki gun yasiyormus gibi...
Hani oglen uykusuna yatilir ve sonra uyaninca bir sersemlik olur. Sanki yepyeni bir gune baslaniyormus gibi hissedilir, bir gunde iki gun yasiyormus gibi...Çarşamba, Nisan 15, 2009
Kestin mümkünümü çarelerimi

Aksamustu pencerenin onunde oturmus tirnaklarimi torpuluyor, boyuyordum. Geldigimden beri sasirtaci ve akla gelmeyecek sekilde ters giden islerimin yorgunlugu, bezginligi ustumdeydi. Fakat bir an icimden, evimiz ne guzel, burada cok huzurluyum, iyi ki bu evi bulmus ve tutmusuz, diye bir nese gecti.
Perşembe, Nisan 09, 2009
Tavada Rüya

Eve biri geldi. Akrabalardan birisi, kuzen sanirim. Dogum yapmis. Galiba kiz dogrumus. Ama erken dogum, bebecik cok kucuk. Anne ve teyzeler takimi bebeyi durum gibi sarmis, kundaklamis. Bildiginiz kebap durumu goruntusu ve olculerinde. Bebe cok kucuk, halsiz... Usuyebilir... O sebeple bir teflon tavaya koymus, ocagin ustunde isitiyoruz. Ben ocagin basindayim... Bir zaman sonra bu bebe yanar burada, tava cok isindi, diye dusunup, telaslaniyorum.
Pazar, Nisan 05, 2009
Perşembe, Nisan 02, 2009
Perşembe, Mart 26, 2009
Bir zaman gül için zara düş oldum
Salı, Mart 24, 2009
Vaka-i Ekmekcikiz
Cumartesi, Mart 21, 2009
21 Mart 2009
Orasi yayla, cok az ev var. Ama en güzeli halamlarin evi. Tavanin, duvarlarin, hatta oturdugumuz sedirlerin, bana devasa gelen ahsap sutunlardan olustugu bir ev. Kilimler, duvar halilari dolu her yerde. Her sabah erkenden, kendi yaptiklari islatilmis süpürgeyle süpürülen, neredeyse betonlasmis toprak bir avlusu var.
Sonra, annem ve babam geliyor. Galiba yaz tatili bitiyor da bizi almaya geliyorlar.
Bir zaman sonra, biri, bir sebeple vuruyor evin babayigit oglunu. Halamlar, olayin, acilarini daha da buyutecek bir kan davasina dönüsmesinden korkup, mali mülkü birakip, büyük sehre göcüyorlar. O guzel ev yok artik ya da harabesi duruyordur.
Perşembe, Mart 19, 2009
Bir taş atılırsa...

Pazartesi, Mart 16, 2009
Medeniyet Yolunda - DERS 1

Uzundur dusunur dururum, memleketime, halkima ne gibi bir faydam olabilir, diye. Sonuc olarak avrupa gormus insanim. Avrupa'da gordugum medeniyeti vatanima getirmeyeceksem, halkimi islah etmeyeceksem, ben ne demeye okudum, tahsil gordum? Degil mi vatandaslarim? (yoldas, arkadas, gardas seklinde kullaniyorum bu kelimeyi burada, yoksa politikaci dili degildir tercihim)
Dökme zülüflerin kaşın üstüne
Cuma, Mart 13, 2009
Perşembe, Mart 12, 2009
The Sheltering Sky - Çölde Çay
 Gecen gece, baslikta adi yazan filmi izledim. Epey bir zaman once, Almanya'ya ilk gittigim yillarda, bulundugum sehrin kutuphanesine dadanmis ve oradaki Turkce kitaplarin arasinda bulmustum bu filmin kitabini. Ne hikmetse oradaki kutuphanede bulup okudugum kitaplar halen en sevdigim kitaplar listesinde yeralanlar arasindadir. Kim yaptiysa, kutuphaneye alinacak turkce kitap secimini, kesin isten anlayan, akli basinda birisiymis.
Gecen gece, baslikta adi yazan filmi izledim. Epey bir zaman once, Almanya'ya ilk gittigim yillarda, bulundugum sehrin kutuphanesine dadanmis ve oradaki Turkce kitaplarin arasinda bulmustum bu filmin kitabini. Ne hikmetse oradaki kutuphanede bulup okudugum kitaplar halen en sevdigim kitaplar listesinde yeralanlar arasindadir. Kim yaptiysa, kutuphaneye alinacak turkce kitap secimini, kesin isten anlayan, akli basinda birisiymis. Salı, Mart 10, 2009
Hayat, yanina ayran ve tursu yakisan mercimekli kofte gibi olsa
 Netekim sali pazarina gidemedim. Yagmur bir dakika bile boynunu bukup, durmadigindan dolayi!  Yine, heves ettigim bir seyi yapamamaktan dolayi mutsuz gecirdim ogleden sonrami. S. umutsuzlugun dibine vurmus ruh halimi biraz degistirir belki diye (sanirim) tum isini gucunu birakip, Edgar Allan Poe'dan iki kisa hikaye okudu bana. Birisi "Kuyu ve Sarkac" idi. Engizisyon mahkemesi tarafindan mahkum edilen birinin, infazini beklerken, tum kosullara ragmen icindeki kurtulus umudunu ve cabasini cok cok guzel anlatiyordu. Ki sonu hic fena bitmedi.
Netekim sali pazarina gidemedim. Yagmur bir dakika bile boynunu bukup, durmadigindan dolayi!  Yine, heves ettigim bir seyi yapamamaktan dolayi mutsuz gecirdim ogleden sonrami. S. umutsuzlugun dibine vurmus ruh halimi biraz degistirir belki diye (sanirim) tum isini gucunu birakip, Edgar Allan Poe'dan iki kisa hikaye okudu bana. Birisi "Kuyu ve Sarkac" idi. Engizisyon mahkemesi tarafindan mahkum edilen birinin, infazini beklerken, tum kosullara ragmen icindeki kurtulus umudunu ve cabasini cok cok guzel anlatiyordu. Ki sonu hic fena bitmedi. Sali pazari
 Bugun sali pazarina gidecegim kismetse. Niyetliyim. Fakat yanima yoldas bulamadim. S. herzamanki gibi calismali! Zaten onunla zevkli olmaz pazar. Ben avare avare gezemem o varken. Biraz aceleci olmak, eve donup calismak gerek, deyip durur. Hava da hic pazara gitme havasi degil sansima. Ayrica pazarin yeni yeri (aralik ayindan beri sali pazari yeni bir yere tasindi) nerede onu da bilmiyorum. Eski pazar yerinin oralardan yeni yere giden servis varmis sanirim. Bakalim. Umarim bulurum.
Bugun sali pazarina gidecegim kismetse. Niyetliyim. Fakat yanima yoldas bulamadim. S. herzamanki gibi calismali! Zaten onunla zevkli olmaz pazar. Ben avare avare gezemem o varken. Biraz aceleci olmak, eve donup calismak gerek, deyip durur. Hava da hic pazara gitme havasi degil sansima. Ayrica pazarin yeni yeri (aralik ayindan beri sali pazari yeni bir yere tasindi) nerede onu da bilmiyorum. Eski pazar yerinin oralardan yeni yere giden servis varmis sanirim. Bakalim. Umarim bulurum. Perşembe, Mart 05, 2009
Dun gecenin ruyalari
 Bir denizdeyim. Ama sanki nehir gibi de. Kenardan kenardan bogazima kadar gelen sularin icinden yuruyorum. Elimde bir seyler var. Sanki koca bir deniz yatagi. Kilifi var. Icini bosaltip kilifini aliyorum yanima.
Bir denizdeyim. Ama sanki nehir gibi de. Kenardan kenardan bogazima kadar gelen sularin icinden yuruyorum. Elimde bir seyler var. Sanki koca bir deniz yatagi. Kilifi var. Icini bosaltip kilifini aliyorum yanima. Salı, Mart 03, 2009
Bu ilk miydi bebegim?
 Dunden itibaren gozum acildi. Ilk defa dun okumaya basladigim Ihsan Oktay Anar'in Suskunlar'ini merakla ve hizla okuyorum. Kendime geldigimden beri evdeki diger hastaya bakmak ve mutfak isleriyle ugrasmakla mesgulum. Demin, firindan yeni cikan havuclu, zencefilli, cevizli, kuru kayisili kekimi yaninda mis gibi birer bardak cayla servis ettim. Evde S.'nin arkadaslari var. Yine bir yarismaya hazirlaniyorlar. Sonu malum! Onlar calisadursun, ben cayimi tazeleyip, koseme cekileyim ve Suskunlar'i okuyayim.
Dunden itibaren gozum acildi. Ilk defa dun okumaya basladigim Ihsan Oktay Anar'in Suskunlar'ini merakla ve hizla okuyorum. Kendime geldigimden beri evdeki diger hastaya bakmak ve mutfak isleriyle ugrasmakla mesgulum. Demin, firindan yeni cikan havuclu, zencefilli, cevizli, kuru kayisili kekimi yaninda mis gibi birer bardak cayla servis ettim. Evde S.'nin arkadaslari var. Yine bir yarismaya hazirlaniyorlar. Sonu malum! Onlar calisadursun, ben cayimi tazeleyip, koseme cekileyim ve Suskunlar'i okuyayim.Pazar, Mart 01, 2009
Ferit, beni eve götür
Cuma, Şubat 20, 2009
O is tamam
Pazar, Şubat 08, 2009
Perşembe, Şubat 05, 2009
Pizza!
Cuma, Ocak 23, 2009
Yolum düştü köyünüzden geçmez olaydım
Pazar, Ocak 18, 2009
Hrant İçin Adalet İçin 19 Ocak'ta, saat 3'te, aynı yerde
Yer: Agos gazetesi önü
Hrant'ın arkadaşları, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da Agos gazetesinin önünde toplanacak. “Bizler bu ülkenin vatandaşları olarak güvercin tedirginliğinde, gerçek failleri bulunmamış suikastlarla birarada yaşamak istemiyoruz. Bu akıl almaz cinayetten nefret üretmeyen onurlu kalabalıklar olarak, bebeklerden katil yaratan karanlığa ışık düşürmek için, ülkemizin aydınlık geleceğine sahip çıkmak için, büyük acımızın yükünü birlikte taşımak için, adalet için, barış için, kardeşlik için, Hrant Dink davasının mağdurları ve takipçileri olarak 19 Ocak Pazartesi günü bir kez daha buluşuyoruz. Din, dil, ırk, cinsiyet, siyasi görüş farkı gözetmeden, halkların kardeşliğine inanan tüm yurttaşlar yan yana geliyoruz.”
Ben orada olacağım.
 
 


















