Perşembe, Ekim 30, 2008

Ankara

Gunler ilginc bir kosturmacayla geciyor. issiz bir insansin nedir bu mesguliyetin, diyor bir takim arkadas kitlesi. Haklilar. Ama halim boyle.

Uc gunlugune Ankara'ya gittim. Bu sabah geldim. Trenle yolculuk cok guzeldi. Tren yolculugunu tercih edenler de. Otobuse, ucaga binenlerden daha baska insanlar oluyorlar.

Ankara'dan pek bir sey anlamadim aslinda. Orayi cok ozlemistim fakat az gorebildim. Eskiden sevdigim, arada aklima gelen mekanlarin coguna gidemedim. Bir kosturmacadir orada da devam etti.

Ama sunu diyebilirim; Ankara'da inanilmaz bir trafik, her yerde bitmis, bitmekte olan dev gibi  alisveris merkezleri vardi. Bir de sehir geceleri ne kadar karanlikti oyle. Sehrin gobegi Kizilay fena halde karanlikti mesela. Isil isil olmasi gereken bir nokta halbuki. Dogru duzgun aydinlatma yerine Kizilay'a bir takim sacma sapan isik oyunlari ve dev cussesine ragmen cok az kisinin gorebilecegi cirkin bir saat yapmis Ankara'lilarin gozbebegi Melih G.  

Cuma, Ekim 24, 2008

Mallaşmamak!!!

Hepimize erisim mahkeme karariyla kapatilmis!! Var mi boyle bir sacmalik ya?
Bu ne hesapsizliktir, ne kabaliktir boyle!

Aaaa, ben ulastim ama , bak buraya yeni yazi da koydum, kapatilma tarihinden daha sonra hem de! Simdi ne olacak? Erisilmesi mahkeme karariyla engellenen bir siteye girdim diye basima turlu turlu isler mi gelecek?

Bir seyler yapmali.
Onlarin bizleri mallaştirma cabalari karsisinda mal gibi durmamaliyiz.

Salı, Ekim 21, 2008

Yürü ya kulum

Bir is ustundeyim.
Nina soylemisti, buyuk sehirdeki insanlar, ozellikle sanat, tasarim camiasindakiler her daim bir proje ustunde calistiklarini soylerlermis ve o da sasirirmis, hep buyuk bir proje ustundeler ama ortada hicbir sey yok, diye. Bu sohbetlerde gecen buyuk sehir Berlin'di. Ben geldim ya Istanbul'a simdi, Nina'ya yazdigim maillerimde benzer cumleleri kullaniyorum :)

Pazar, Ekim 19, 2008

Iyi pazarlar

Hava gunesli, acik, mis gibi. 
Evin balkonumsu cikintisindan gorunen manzarayi seviyorum. Demin baktim yine, bizim sokagi kesen, kucuk karsi sorkagin iki yanindaki eski, ahsap evlerin arasinda kediler vardi. Hep kedi oluyor orada. 
Sonra, bizim sokaktan asagi, rihtima dogru inen bir cift gecti. Kadin carsafliydi. Ellerinde posetler vardi, birinde sanki portakal gibi bir meyve vardi. Hasta ziyaretine gittiklerini dusundum.

Kahvaltiyi Almanya'dan gelen eski bir tanidigimla disarida yapacagim bugun. 
Birazdan arar ve cikarim.

Guzel bir gun, herkese iyi pazarlar.



Pazar, Ekim 12, 2008

Ozgur Dunya!

Ken Loach'un Iste Ozgur Dunya'sini izledim demin. Film mih gibi cakiyor insani oldugu yere. 
Gocmenlerin, kacak, kagitsiz, guvencesiz yasayanlarin, daha bir sure once haksizliga ugrayip, isinden atilan bir isciden isverene donusen biri tarafindan nasil da acimasizca kullanildigini anlatiyor. Ve bunun hep boyle davam edecegini, bu sistemde baska yol olmadigini esas mih gibi cakiyor insanin aklina.

Almanya'da gocmen, kacak yasayanlarin hikayesini cok duydum. Bazilarini tanidim. Onun gibi.
Ilk gunlerde, hic calisma iznim olmadigi ama kendi masraflarimi kendim karsilamak zorunda oldugum gunlerde bir yerde calismistim. Ucret konusunda tartisirken, bu bana haksizlik gibi bir laf etmistim patrona. Karsiliginda "ne hakki, sen ne hakkindan bahsediyorsun, bu ulkede senin hic bir hakkin yok" demis ve esprisine icten ama sevimsiz bir sekilde gulumsemisti. Hakliydi. 

Kardesim, bu dunyanin baska bir boktan ulkesinde hayalindeki, kendine sunulmayan ve bekledikce asla da gelmeyecegini bildigi, hayati kazanmak icin cirpiniyor. Bu cirpinma sirasinda cok sikinti cektigini ve hirpalandigini biliyorum. Korkarim ki sonu, bir dunya hayal kirikligi ile gecmis, gitmis gencligi olacak bu cabanin. Gorunen bu.

Filmi izlemeden once cay demlerken, gunlerdir evde su eksik bu eksik diye soylenmeme ragmen aslinda cok luks bir hayatimiz oldugunu, demleyebilecegimiz 4 degisik cesit cayimiz oldugunu soylemistim S. e.   Tam o sirada kardesim gelmis aklima ve cayin tadi kacmisti. Simdi, filmden sonra o cay daha da burnumdan geldi.

Çarşamba, Ekim 01, 2008

Yayla yüksek alamadım uykumu

Baskasinin evinde (yani size ait, sizin aylardir kullanmakta olup sonraki aylarda da kullanacaginizi bildiginiz esyalarinizla dolu olmayan bir evde), baskasinin telaslari, baskasinin dertleri oluyor.  Siz de o baskalarinin dertleri, duzeni, huylari ile kisa sureli de olsa bir ortaklik kurduğunuzdan kafaniz kendi evinizde, kendi esyalarinizla, kendi duzeninize gore yasarken calistigi gibi calismiyor.. Hatta kendinizce dusunmeyi, yorumlamayi ertelemekle geciyor vakit. Emanet yasamak deniyor buna Teyzen efendi lugatinda.

Iyi bayramlar.