Cumartesi, Ağustos 30, 2008

Iyi seyler de olmadi degil

Son günlerde cok yogunum. Toparlanmakla ugrasiyorum ve islerim tam bir karmasa icinde ilerliyor son bir iki haftadir.

Tüm esyalarimi doldurup, Istanbul`a gönderdigim 6 koca koliden bir haftadir haber alamiyorum. Iclerinde nelerim yok ki. Cok üzülürüm onlarin basina bir is gelirse. Hem gecmisimden hem de gelecek planlarima ait bir sürü sevdigim esya var icinde. Halen elimde net bir bilgi olmamasiyla birlikte, kolilerin pazartesi Istanbul`a ulasmalarini umuyorum.

Öyle iste, bunun gibi bir sürü ters giden islerim vardi ama dün geceden beri yaz burcu kus gezegenine gectigi icin islerim yavas yavas yoluna giriyor gibi.

(son zamanlarda gelen yorumlara akilli akilli cevap yazamiyordum, kimse kusura bakmasin lütfen)

Öptüm
Sizin Teyzen Teyfik`iniz.

Cumartesi, Ağustos 16, 2008

Dizimde dermanimsin, gözümde fermanimsin

Günlerdir buradaki esyalarim toplaniyor, kutulara dolduruluyor. Bes kutu oldu simdilik.
Bugün de teyzemin kücük kizinin esyalarini topladik, odasini bosalttik. Baska bir sehre tasiniyor, evden ilk defa ayriliyor. Teyzemin dali kolu kirildi biraz. Evinde kimseler kalmayacak yakinda. Yok, kimse tekrar dönmez artik bu eve, dedi aksam sigara icerken. Dönmez, dedim ben de.

Cuma, Ağustos 15, 2008

Hediye

Hediye konusunda arada söylenirim S.`e, Sen bana sürpriz yapmiyorsun, söyle söyle seyler almiyorsun, diye. Kastettiklerim, kitap, bardak, canak gibi beni mutlu edecegini düsündügü seyler almamasi. Yani bir sey görünce, aaa T.T. bunu ne cok sever deyip almamasi. Neymis? Benim begenmememden korkuyormus!! Gerci haksiz da degil ama. Neyse...
Fakat ayni adam hediye olarak özel emeklilik sigortasi yaptirmisti bana gecen yil. Ne ilginc hediye degil mi? Iyi bir sey mi bu simdi?
:)
(haa, tezi de teslim ettim, bitti!!!)
(Acaba bir vicdani retci olarak senin basina neler gelecek? Gelmesin hicbir sey!)

Pazartesi, Ağustos 11, 2008

Ne hikmettir su dünyaya gelen aglar, giden aglar

O ülkede, bu ülkede, bu dünyada cocuk olmak.
O ülkede, bu ülkede, bu dünyada cocuk yapmak.
Cok zor. Mümkün degil aslinda. Ama insanoglu neyi düsünüp tanisinarak yapar ki. Bu da öyle. Ahirda kuzu dogunca, yazida otu bitermis misali.

Benim cocugum olsa onu ilk olarak dinden uzak tutarim. Inanmasin isterim hicbir seye. Kimse yavrumun aklini bulandirmasin, kimsecikler onu korkutmasin isterim. Sonra yavrumun sinirlari, ülkesi, vatani olmasin isterim. Sinirlara inanmasin isterim. Bir siniri asti diye kimse canina kiymasin isterim. Yavrumun sinirlarina biri girdi diye yavrum kimsenin canina kiymasin isterim.

Sabahin ilk isiginda iyi olmasi mümkün görünmeyen hic bir egitim icin uykusundan, rüyalarindan uyanmasin isterim yavrum.

Cinsiyeti yüzünden ne asagilansin ne de kimseyi asagilasin isterim yavrum. Izin verdigi herkes bedenine dokunsun, onu mutlu etsin, o da diledigi zevki yasasin isterim. Namussuz damgasi yemeden, kendini, bedenini daha tanimadan, kendine küsmesin isterim.

Bunlar mümkün mü? degil. Mümkün olacaksa bile yukarida sayilanlarla hirpalanmis, yara bere olmus ana babalarla hic mümkün degil.
Ana babanin yarasiyla, hirpalanmisligiyla baslayan bir ömür her cocugun ömrü.
Borges yazmisti bir yerde galiba, geri dönüsü olmayan gecmisler oldugu gibi, geri dönüsü olmayan gelecekler vardir, diye. Bu da öyle. Gelecegi, gelecekte yasayacagi acilari coktan belli bu ülkenin, o ülkenin, bu dünyanin cocuklarinin.

Hergün ölüyor yavrular. Hepsi de bir hic ugruna, bana göre. Ama ben eminim ki, bu noktada iki dogru kesinlikle yok, ayni ölüm gibi tek ve net bu. Hergün bir sürü cocuk hic icin ölüyor. Hayatta kalanlarinsa annesi babasi, hic degilse bir sevdigi ölüyor. Yarali cocuklar kaliyor geriye, yarali nesiller yetistirmek icin.