Cuma, Aralık 29, 2006

2007

Ve gelmis sene 2007.
1990 yilina girdigimizde, okulda bir türlü elimin 90 yazmaya alismayisini, yanlislikla defterin üstüne 198. diye yazmaya baslayip, tekrar karaladigimi hatirliyorum.

Yilbasi gecesi calisacagim ben. En iyisi olacak. Hic bir aktiviteye dahil olup, cok mutluyum, heyecanliyim, costum costum diye ortalarda dolanasim yok bu sene. Yeni yil havasina da niyeyse giremiyorum bir türlü. En iyisi calismak.

11 ocak gecesi Istanbul`a gidecegim, 12 günlügüne. Belki de bu plandan dolayi, odaklandigim, esas hedefim bu oldugu icin, yeni yil sadece asilmasi, gecilmesi gereken zaman engellerinden birinin, bir günün adi.

Aslinda öyle zor oluyor ki bu gidip gelmeler. Döndükten sonra kendine gelmeler.

Milli Piyango bileti aldirdim kendim icin S.ye. Hayatinda ilk defa bilet aldi. Tembihlerim üstüne, biletleri secerken, icinden "lütfen TT`ye ciksin" demeyi de ihmal etmemis. (Tam bunlari yazarken, bir arkadasim da bir yandan, bu bilet hikayesinin ona hatirlattigi Nazli Eray`in bir hikayesini anlatiyor bana)

2007 güzel olacak diye bir his var icimde. Hayir, biletlerden bir umudum yok. Onlara güvendigimden degil. Ama bir rahatlama olacak, su aylardir akan sularin artik yatagini bulacagi bir dönem olacak gibi.

Hepinizin yeni yili kutlu olsun. Huzur olsun, saglik olsun, bol kazanc olsun.

Çarşamba, Aralık 27, 2006

Pazartesi, Aralık 25, 2006

Polis geliyor!

Polis aslinda komik bir kelime. Sekli, sesi falan. Ama ben korkarim. Hele de Alman polisinden. Onlari görüp de korkmayan azdir bence. Ama sokakta arabalariyla ya da kocaman atlariyla, gülümseyerek gezenlerden degil. Tam is üstünde olduklari zaman cok korkuyorum ben Alman polisinden. Kalbim hizlica carpiyor, hafif elim titriyor. Gözgöze gelmemek icin belirgin bir caba sarfediyorum.

Dün gece, eskiden her haftasonu, son aylardaysa arada bir calistigim barda calistim yine. Gece saat 02.00 gibi üc polis belirdi kapida. Ücü de tek kaliptan cikmis gibiydi, uzun, sari, cevik ve sert bakisli. Iste tam bunlar, benim dedigim korkunc Alman polisleri.

Barda calisan genc bir cocuk var. Onu masada otururken gördüm bir ara. Aslinda calismasi, barda durmasi gerekiyordu. Patronlarin, polisleri disari dogru cekip, ne oldugunu anlamaya calistiklari sirada gözgöze geldim onunla. Gözüyle elindeki sigarasini gösterip, sigara molasi veriyorum demek istedi. Ama hic öyle degildi, gözlerinden ve oturusundan o kadar belliydi ki; cok korkuyordu. O, kacak yasiyor Almanya`da.
Aylar önce ona cesitli cözüm yollari önerdigimde, alaysi bir sekilde suratima bakip, "aa ben bunlari hic düsünmemistim!" demisti.
Bakislari cok fenaydi. O duygu nasil ifade edilir bilemem ben. Icim cok acidi onun icin. Bir insan icin. Bu dünya icin. Bu haritalar icin. Bu göcmeler icin. Bu baska dünyalar sevdasi icin.
Zaten bu sikintisini hep üstünde tasiyan biri o. Tam olarak kendisini gevsetip, birakmayan, sürekli tetikte olup, sürekli aklinin bir yaninda bu dert varmis gibi yasayan biri. Annesini 8 yildir görmedigini ve cok özledigini söylemisti bir defa bana. Ben de annemin kuzusuydum derdi bir de, gevezeliklerimle onu gicik etmeye calisinca.
Cok istiyorum bir insanin o halini, gerisinde onlarca yüzlerce duygu barindiran o halini tasvir edebilmeyi. Onun, o masada oturup da, buhar olmak isteyen halini. Ama bunu beceremem ben.

Pazar, Aralık 24, 2006

pazar yazisi

Fotograf sevdalilarinin oldugu bir foruma derdimi yazdim. Elime alacagimi bilmenin bile heyecan verdigi bir Leica marka fotograf makinasi mi (hatta almaya gücümün yetmesinin imkansiz oldugu bir modelinin fotografini gögsüme bastirip sevdim:) yoksa Canon mu alsam diye. Sagolsun bir kac kisi beni iyi aydinlatti. Sekilci olma, karizma pesinden kosma, hem bu yeni Leica`lar artik senin bildigin gibi degil diye. Kararimi vermeye yaklastim gibi.

Bugün pazar. Ben tam asosyal olmusum. Hic bir sey yaptigim yok. Evde tek basima tv, bilgisayar, film ve kitaplarla oyalanma disinda. Bunlara bir de dikis nakis katma evresindeyim. Ama sosyallesip, insan icine girme yok. Ne bileyim bunu istiyor muyum? Elbette istiyorum ama burada da o keyif alacagim cevre ve ortami bulmam cok zor, ki ben bunu coktan anlamistim. Belki de ondan böyle sakinlesmem. Telassiz olusum. Türkiye`de iken vakit bosa geciyor, cikalim disari, sunu yapalim bunu yapalim telasim yok burada. Haftasonu bos gecti diye sikintilara girmeler falan. Buradaki sayili arkadaslarimin seyrek de olsa bir seyler yapma tekliflerini geri ceviriyorum genelde. Cünkü neseli olamiyorum onlarlayken.
Neyse, ben teyzeme gideyim.

Cuma, Aralık 22, 2006

ben yarime neler neler alayim?

Iyi bir digital fotograf makinesi almaya karar verdim. bugün iki büyük magazaya baktim, karsilastirmalar, incelemeler yaptim. Notlar aldim. Geldim eve internetten tekrar arastirdim, test sonuclari falani filani. Ama karar veremedim halen. Anlamam ki ben. Yarin belki yine gider, saticinin ellerine birakirim kendimi. Acele etmek de istemiyorum ama aylardir alma niyetimi artik gerceklestirmek, yeni oyuncagimla oynamaya baslamak istiyorum hemen. Tabiki cok profesyonel bir model almayacagim ama bir yandan da aklimdan geciyor, almisken oldukca iyisini al diye. Sonra diyorum ki; beni ezebilir o makine zamanla. "-Aldin beni, masallah, neler cektin neler! "der, dillenir diye korkuyorum.
Önerisi olan var mi?

Fotograf: A. Rodchenko

Perşembe, Aralık 21, 2006

Asli`ya

Iyi dinlenmeler Asli. Teyzen teyfik senin yazilarini özleyecek. Belki Rukis`i de özler :) Bu sarki da senin icin. Orhan Gencebay - Kaderimin Oyunu

Çarşamba, Aralık 20, 2006

Ac karinla is

Is yerindeyim simdi. 11 de geldim, 3-4 saat calisip, cikacagim. Hava cok soguk disarida. Ellerim dondu sabah gelirken. Evde, biryerlerden buldugumuz bere, sac bandi karisimi bir sey vardi. Onu taktim kulaklarima gelirken. Cok sicak tutuyor, polar kumastan. En güzel yani, sac bandi gibi ama iki ucu birlesmemis durumda, bilhakis cit citli (cit cit degil de, hani cocuk spor ayakkabilarinda olur ya, adi nedir onun?). Sacinizi bozmadan kafanizin üstüne güzelce yerlestirip, enseden tutturuyorsunuz. Basit bisey ama cok kullanisli bence.
Karnim ac yine. Eve gidip, köfteli, patatesli, salcali bir yemek yapmayi planliyorum. yanina da pirinc pilavi. En sevdigim pilav.
Dün istanbulda ufak sarsintilar olmus. Duydugumda cok endiselendim.
Kirmizi rujumu kaybetmisim galiba, bulamadim günlerdir. S. bana daginik dedi.
Bir defasinda bir yazi yazmistim buraya. Önce ona okuttum. Bana "sana Ayse Arman`lik bulasmis" dedi. Cok utandim, kaldirdim hemen yaziyi. Öyleydi ama. Oldukca simarikcaydi.

Pazar, Aralık 17, 2006

Anti kahramanim benim

Dün gece evde tektim yine. Hotel Ruanda yi izledim. Kimseye önermiyorum. Izlemesin kimse. Insanoglunun ne assagilik oldugunu, sirf bu cinsten oldugumuz icin bile sabah aksam kirbac yemeyi hakettigimizi kabul etmeyen kimse izlemesin diyeyim ya da. su gazeteleri günlerce mesgul eden 17 aylik bebek olayini duydugumda da bunu hissetmistim. hepimiz kötüyüz. ne sadece annesi, ne diger adamlar, ne de baskasi suclu. insanin gercegi bu. bunu yapan bir insan.

Tanpinar`in Mahur Beste sini okuyorum. Kütüphaneden aldim. Bu kütüphaneye türkce kitaplari kim seciyor bilmiyorum ama bazen cok iyi kitaplar geliyor. Mesela halen ara ara göz atmaktan zevk aldigim, hatta kahkahalar attigim ve siddetle baskalarina tavsiye ettigim ya da hediye ettigim John Kennedy Toole `un Aliklar Birligi kitabini da buranin kütüphanesinde görmüstüm epey zaman önce. Yazarinin intihar etmeyip de bir baska kitap daha yazmis olmasi ve onun elinden baska bir kitabi daha okuyabilmek icin, bu sabah aksam kirbac yemesi gereken insanlarin ömründen biraz eksilmesine hic bisey demezdim.
Ignatius... bir dönem Goretta` nin La Dantelliere (Dantelci Kiz) filmi beni cok etkilemisti. Sonra Bartleby` i hediye etti birisi bana, benim yillar sonra Aliklar Birligi ni hediye ettigim bir hocam. Hep aklimdaydi Bartleby, hayrandim ona. Kedimin adini da Bartleby koymustum. Ama ben kisaca leby derdim. Ince Memed cikti sonra karsima. tüm seriyi 2 haftada bitirdim. Ona biraz asik olmustum. Bir erkek gibiydi o, hayali bir kahramandan cok, ete kemige bürünmüs bir erkek gibi. Onun gibi biri ciksin, alsin beni daga cikarsin diye bekledim. Ki halen icimde bir yerlerde öyle bir erkek hayranligi vardir. yola gider yol yakisir, ata biner at yakisir cinsinde...:) En son Ignatius u buldum iste. Anti kahramanim benim, Ignatius Reilly.

Çarşamba, Aralık 13, 2006

Daha cok erken/gec

Bu sabah gün daha agarmadan ilk kahvemi ictim. Biri italyan digeri türkiyeli/kürt iki kadinla birlikte. Ikisi de her sabah o saatlerde (03.30) uyaniyor. Önce benimle kahve ictikleri radyo binasina gelip, bir kac saat temizlik yapiyorlar ve ardindan esas 8 saatlik islerine gidiyorlar. Ikisinin de gözleri cok yorgundu. Yüzleri, uykuyu alamamanin verdigi bir siskinlikteydi. Birbirleriyle almanca konustular. Ikisinin de almancasi cok kötüydü. Calismak istemeyen koca, kiymet bilmeyen cocuklar ve davetsiz gelen misafirler. Ikisi de bu ücünden cok cekiyormus.

O radyo binasini, birkac saatligine de olsa ele gecirebilirler isteseler.

Pazar, Aralık 10, 2006

Gecen haftadan notlar

Dondurmam Gaymak filmini izledim gecen hafta. Eglenceli bir filmdi ama beni etkiledigini söyleyemem. Hafizamda yer kaplayip zaman zaman aklima gelecek bir film degil. Eglenceli ve sicak bir filmdi.
Bu film icin cok sey duymus ve okumustum ama bende esas ön yargiyi olusturan filmi görmeden önce yönetmeni tv de görmemdi. O an farketmistim, bu adamin yönettigi bir filmse, kesin beni cok da etkilemeyecek diye. Cok kisa bir konusmasini dinlememe ragmen neden böyle düsündügümün sebepleri cok uzun.

Bu filmden sonra sürekli olarak Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak filmi geldi durdu aklima. Ne güzel filmdi o. Önümüzdeki günlerde tekrar izleyecegim.

Yine gecen hafta teyzemle Noel kurabiyesi yaptim bol bol, cesit cesit. Dagitildi yine herkese. Ben henüz hic yemedim, benim payim teyzemde duruyor hala. bugün gidip alirim belki. Ben teyzem hevesleniyor diye, o da ben hevesleniyorum diye yapiyoruz galiba bu bayram bahanesiyle, tatlidir, börektir, kurabiyedir yapma isini.

Insanoglu ne ilginc. Aslinda insanoglu, insanogullari arasindayken cok ilginc.

Dün Fransa ya gittim. Besancon`a. Güzel sehir.

Çarşamba, Aralık 06, 2006

Rüya

Cok zaman önce, ben kücükken, boyum yasimdan kat kat kücükken, televizyonda bir kampanya reklami görmüstüm. Ipana dis macununun iki adet bos kutusunu bir zarfa koyup, bilmem ne Moda/Istanbul adresine gönderenler, cekilis sonucu "Pofuduk Terlik" kazanacakti. Aynen böyleydi terligin ismi , ben ilk defa duymusum bu ismi. Reklamin sonunda o terlikleri de gösteriyorlardi, renk renk, tüylü tüylü, hmmm, yumusaciklardi belli ki.

Benim gözüm döndü o terlikleri görünce. Neyine heveslendim bilmiyorum ama cok istedim onlari. Evde bir tane ipana kutusu (kagit kutusunu diyorum) buldum. Daha zaman da var cekilise. Ama öyle cok da yok. Bir tane eksik, para verip almak gibi bir fikrim hic yok. Aksamlari, annemler bizi yanina katip ya amcama ya teyzeme gezmeye gidiyorlar. Ben orada derdimi aciyorum ama onlarda da yok, bos ipana kutusu. Sikintisi cok sürdü, günlerce yatagimda care aradim. Ama kimse heyecanimi anlamadi. Ona sor , yok. buna sor, yok. Daha kime sorsam diye düsün. baska kimse de yok sorulacak. Ama öyle istiyorum ki o terlikleri.
Buldum bir zarf. Koydum benim günlerdir elimde dolasip, daha da ezik büzük olan bir tane ipana kutusunu icine, yazdim adresi, verdim postaya. Aklimca cinlik yapacagim. Aslinda hic cinlik degildi niyetim, tam tersi cok caresizlikti. Ama nerdee, anca rüyamda görürüm ben o terlikleri. Gördüm de. Mahalleye bir kamyon geliyor. Tika basa terlik dolu ici. yol alirken kamyon, pitir pitir dökülüyor bir yandan da terlikler yerlere. Hatta "Pofuduk Terlik" disinda cesit cesit, renk renk coraplar da var icinde.

Salı, Aralık 05, 2006

Bu son olsun

Kendimi marazli gibi hissedecegim simdi bunlari yazarken ama 3 gündür kesintisiz devam eden bir basagrisi cekmekteyim. Hele dün gece cok siddetli gecti. Sabah uyandigimda da hic degismemisti. Yataktan zorla cikip, eczaneye gittim ve güclü bir agri kesici istedim. Kadin migren icin olanlardan birini verdi. Simdi biraz daha iyi gibiyim. Ama lütfen migren olmasin bende :(