Pazartesi, Eylül 28, 2009

Katil


Filmlerde olmuyor ama ozellikle kitap okurken cok oluyor. Kitaptaki kahramanin tasvir edilen tavrindan supheye dusuyor ya da onu taklit edesim geliyor. Mesela, iki kolu havada iken nasil arka masaya yan yan bakar birisi, ya da bayan Arnoux (Flaubert - Ask Egitimi) nasil bir ifadeyle sarki soyler, diye dusunup, okumaya minicik bir ara verip, basimi kitaptan kaldirip, caktirmadan taklit ediyorum.

Yukaridaki paragrafi yazdiktan sonra ara verip bir film izledim. 2005 yapimi Capote. Tiffany'de Kahvalti romaninin da yazari Truman Capote'nin yeni romanina konu olarak sectigi bir cinayet olayini arastirma surecini kapsayan biyografisi. Carpici bir filmdi. Unlu roman yazari 1959 kasiminda New York Times'da bir haberle karsilasir, bir aileden dort kisi kanli bir sekilde oldurulmustur. Bu konu onun ilgisini ceker fakat onun esas ilgilendigi ve onu bu olayi incelemeye iten sey cinayetin kendisinden cok, boyle bir cinayetin ufak bir kasabadaki etkisinin nasil oldugudur. The New Yorker icin bir roportaj yapma amaciyla kasabaya gider ve katillerle tanisir. Bu tanisma zamanla dostluga donusur ve alti yil suresince, onlar infaz edilinceye kadar surer. Ben burada keseyim ve bu filmi izlemenizi siddetle tavsiye edeyim. (Bana Foucault'nun Bir Aile Cinayeti'ndeki katil Pierre Riviere'i hatirlatti bu film)

Filmi izlemeden once, bu gunlerde okudugum kitaptan bir paragrafi buraya yazmayi ve bu paragrafin hangi kitaptan oldugunu hatirlayan var mi diye sormayi dusunmustum. Filmin etkisiyle hafif kararsiz (hani birden anlamsizlasir ya bazi gundelik istekler, duygular) kaldim ama yine de yaziyorum asagiya, belki birisinin ilgisini ceker.

" Boylelerinin en belirgin ozelligi, gercekten omurleri boyunca barutun icadinin mi, Amerika'nin kesfinin mi daha gerekli oldugunu, kendilerinin de neyi bulmaya hazir olduklarini bir turlu anlayamamalaridir. Ama kesiflere karsi duyduklari ozlem, Kolomb'u ya da Galileo'yu bastiracak guctedir" (ipucu; sayfa 497)

Hangi kitaptan oldugunu bilen var mi?


(aci gercek: bu laflari nedense ustume alindim biraz!)

ipucu 2 (sayfa 538) :
"- O kadar iyi, o kadar duygulusunuz ki, bazen size aciyorum Prens. Tanri sizi korusun. Hayatiniz askla dolu olsun. Benimki ise bitti. Bagislayin beni, bagislayin!

General, yuzunu elleriyle kapayarak cikti. Ihtiyarin bir basari sarhoslugu icinde oldugu belliydi; heyecaninin ictenliginden kusku duyulamazdi. Prens, onun tutkuya varan yalanciligini, ama yalaniyla mest olunca da, kendisine inanilmadigi kuskusuna kapilan yalancilar sinifindan oldugunu biliyordu..."

Perşembe, Eylül 24, 2009

Yaradanım merhamet et kuluna

Tam 3 saat icinde tum evin tozunu aldim, yerleri supurup, sildim, banyolara el attim, ardindan, kurufasulye, pilav, corba, borek, iki cesit salata ve kozlenmis biber hazirladim, bugun yatili gelen misafirlerim icin. Ama ne oldu? Saat dokuza geliyor neredeyse ve ne S. geldi halen ne de misafirler. Misafirler gece 12 gibi gelecekler sanirim. Istanbul'a varir varmaz Anadolu Atesi gosterisine gitmisler. Niye paralandimsa ben onca vakit. Ha, o 3 saatin icinde alisveris de var.  Yemekteyiz de yarisma mi!

(Not: demin tek basima oturup yemegimi yedim, kimseyi beklemeden! Cayi da simdi koydum ocaga. Yanina da cips aldim. Insan caninin kiymetini bilmeli, her sey bosmus..:)

Cuma, Eylül 11, 2009

Günlerden cuma

Dun Almanya'yi dusundum epey. Nedendir onu hic hasretle anmadigimi, tahmin ettigim kadar ozlemedigimi. Bu gece ruyamda oradan ayrilisimi gordum. Icim sizlamiyor ama ya icim sizlarsa diye, sehrin bazi yikik dokuk sokaklarinda geziyorum, o vakit huzunleniyorum. Sonra, tam bana gore bir sacmalamayla, okuldan bir hocamin da oldugu bir grupla birlikte Turkiye-Almanya futbol macini izliyoruz. Ben oturanlara hizmet ediyorum. Sonra bir sekilde, bir an oradaki profesorumun elini tutuyorum. Iste bunu ozleyecegim, diyorum icimden. Elimi eline iyice bastiriyor o da, birakmiyor. nasil bir sefkatle bakiyor bana. Ben onun boynuna atilip, hickira hickira aglamamak icin zor tutuyorum kendimi. (hocalarini ruyasinda boyle sevgiyle goren baska sapik var midir?) Ve sanirim yan komsunun ruyasindan yanlislikla bana gelen bir kac kisi daha var odada. Bir oglan bir kiza asiliyor. En sonunda yemege davet ediyor onu ve laf olsun, hatta espri olsun diye cocugun var mi, diye soruyor kiza. Kiz, evet, alti aylik, diyor. Genc oglan hic cekinmeden tepkisini gosteriyor, eee, oyleyse neden beni oyaliyorsun onca vakit!!?

Almanya ozlemine gelince, anlari cok  ozluyorum ben. Oradaki bir ani, o andaki birini ve o andaki bir kokuyu, bir goruntuyu.  Ve yillar gectikce o anlar o kadar cok birikiyor ki, yuzdeki kirisikliklar degil de,  asla geri donmeyecegini bildigim ve hasretle andigim o anlarin artmasindan biliyorum ben yaslandigimi.

Çarşamba, Eylül 09, 2009

üryan geldim yine üryan giderim

Sel oldu. Bugun isci kadinlari sel aldi... Dun aksamdan planladiklari, bu aksamin yemegini yapamayacaklar. Ve daha cok seyi... 

Cumartesi, Eylül 05, 2009

I love EİÖÜ

Dunya bir yana Eminonu bir yana!

Bu dunyada cennetin neresidir deseler ilk on listeme kesin girer Eminonu. Tahtakale, Mercan, Tigcilar... Arpa ambarina dusmus tavuk hayalimi gercege donusturen cennet, Eminonu. I love EİÖÜ 

Cuma, Eylül 04, 2009

Eli elime degdi de hem ben yandim hem kendi

Ev pek daginik, halen dolap falan filan gibi duzenleyici mobilyalari almadik. Dugundur falan derken firsat olmadi ve  haftalardir boyle darmadaginik idare ediyoruz. Gecen gun memleketten ceyizim de geldi, onlari da kutulariyla bir odaya kapattik... Kismetse iki haftaya tam duzene sokarim ben bu evi.

Evin daginikliginin ana sebebi duzenden ziyade benim defterlerin yarattigi pislik. Ortalik kagit, ip, kumas, toz dolu... Evin icindeki her yere paralel yuzeyde ya bir kac defter, ya bir top kagit ya da diger malzemelerden var. Evi derlemek toplamaktansa defterlerle ugrasmak cok daha zevkli. 

S. yogun calisip, eve gec geliyor. Bugun erken gelecekmis ama, demin konustuk ve aksam disarida yemeye karar verdik. Dun mis gibi hunkar begendi pisirdim (ilk defa yaptim bu yemegi) ve S.'nin gelmesini bekledim. Fakat bosa gitti, cunku gece yarisi iki gibi geldi eve. Bir bardak sut icip uyudu.

Neyse, ben biraz daha calisayim.