Salı, Aralık 30, 2008

Iyi Yillar!!!

2008 yilinda bu handan gelip gecen arkadaslarim, durup dinlenen yoldaslarim, benim halimi hatrimi merak eden dostlarim, 

hepinizin yeni yili kutlu olsun, 2009 evinize nese, kalbinize huzur, cebinize bol kazanc getirsin. 

Herseyin basinda, kuru dallara can veren Allah'im beni de gorsun.

Benim annem, teyzelerim, hepsi yillardir dualarinda, once baskasina, sonra bana ver, demistir. En son yanina gittigimde annem bana tembihledi, artik baskasina bir sey dileme, bana ver, benden artarsa ele de ver, diye gecir icinden, elalemi dusunmek bize yaramiyor, islerimiz iyi gitmiyor, ben cok denedim, dedi. 
Turkiye'ye gelirken teyzem de benzer bir seyler tembihlemisti. Onu, bunu dusunme, git keyfine bak, sen sana lazimsin, el degil, demisti. 
Yas ilerledikce imana gelenlerin aksine, bizimkilerin Allah korkusu gitgide azaliyor bence. Artik takmiyorlar pek, acik acik niyetlerini belli ediyorlar.

Yeni yilimda ailemdeki herkes, saglikli ve huzurlu olsun.  
Sizinkiler de :)

Pazartesi, Aralık 29, 2008

Ne olacak benim sonum?

Gunler zor ve yorucu geciyor. Fiziksel yorgunlugun disinda kafa yorgunluguyla demek daha dogru olur.

Geleli epey vakit oldu. Geldigimden beri master tezimin parcasi olan bir projemi Istanbul'da hayata gecirmek icin ugrastim. Halen de ugrasiyorum ve surec devam ediyor. Gerceklesebilir de, gerceklesmeyebilir de... Bu arada her iki ihtimale karsi da cozumler uretmeliyim. 

Calismam gerekiyor. Fakat bir yerde ise baslamak istemiyorum. Komik belki ama Turkiye'deki is ortamlari ile ilgili biraz fobim var. O sebeple bir sekilde irili ufakli isler ayarlayip, freelance dedigimiz sekilde idare etmek istiyorum. 

Iste bu sistemi ayarlamak, yeni, pek tanimadiginiz ve sizi taniyanlarin da pek olmadigi bir sehirde cok zor.  Bu yuzden cok dusunuyor ve cok cabaliyorum. Sonumuz guzel olur umarim.

Cumartesi, Aralık 27, 2008

Dun gece

Dun biraz fazla sarap ictim, gecem kabus gibiydi. Tahminimce sabahin besinde zink diye uyandim, hafif mide bulantim vardi ve Kerbela'da sususluktan kavruluyormus gibiydim. Normalde o uyku haliyle tuvalete bile gitmeye erinir, sabaha kadar hafif sanciyla yatagin icinde doner dururum ama bu defa o halde mutfaga gidip, daha yataktan cikmadan, dusunce gucuyle yerini tespit ettigim koca bir portakali kapmis ve tirnaklarimla acele acele, yaralaya yaralaya soymus, tahmin edilmez bir istah ve istekle yarisindan fazlasini acele acele, suyunu damlata damlata yemis, cok yersem midem daha da bulanir korkusuyla bir kismini sarmalayip, tezgah ustunde birakmisim. Insan denen mahluk, yeri gelince nasil da biliyor caninin kiymetini!

Cuma, Aralık 26, 2008

26 Aralik 2008 Cuma

Hava soguk. Daha yeni kahvalti yaptim. Kalvaltida, dun Tchibo'dan aldigim, geceden beri cok iyi bir alisveris yaptim, diye ovundugum, mumlu demlik isiticisini kullandik. Yarim saatte bir, belki bir bardak daha cay icerim, diye saatlerce ocagin altinin acik kalmasini icim kaldirmiyordu. Bir de dogalgaz ciddi ciddi pahaliymis ya, yeni yeni ikna oluyorum.

Bugun pek yapilmasi gereken isim yok. Canim Galata civarinda dolasmak, biraz da sergi falan gezmek istiyor.  S. benimle gelmek istemiyor. 

Pazar, Aralık 21, 2008

Arı namus şişesini taşa caldim kime ne

Hayati duzene girmis (yemisim oyle duzeni!) insanlarin, kendilerince hayati henuz duzene girmemis (kime gore, neye gore bir duzense!!) insanlara karsi yaklasimlari beni cileden cikariyor.  Hayatin zamanlamasi herkese gore ayni islemiyor, herkese ayni imkanlari, sanslari ya da bence aptal duzenle yetinme salakligini bahsetmiyor hayat. Ama insanlar bunu genelde anlamak istemez. Insanlar her vakit kendi sahip olduklari hayatin dogrulanmasini, onaylanmasi ister. Bu sebeple de kendileri gibi olmayanlara akil verir, daha da sevimsizi acir, kendi hayatlarina ozendirip, onlari bos hayallerinin pesinde gitme yolunda yildirmaya calisirlar. Daha da aptalca olani, bunu yaparken, yaptiklarinin farkinda olup, bilinclice yapacak zekaya bile sahip olmayislaridir.

Ama onlar gibi olmayanlar her seferinde bu dalasmadan, ilk yikintiyi atlattiktan sonra (ki onlar gibi olmayanlar cok hassas insanlardir) iyi ki onlar gibi degilim, diye ayrilirlar. 

Çarşamba, Aralık 10, 2008

Dünya bomboş olsa bana yer kalmaz

Bir hal var ustumde. 

Hem herseyi yikip darmadagin edebilecek kadar ofkeli, hem de yerinden kipirdayamayacak kadar yorgun ve gelen hayati kabullenmis sinik bir ruh gibiyim.

Ah, hayat kendini neden surekli tekrarlayip duruyor ya da ben neden yol alamiyorum bir turlu?

Sabahlari ensemden tum basima yayilan bir hafif sizi, bir agir mutsuzlukla kalkiyorum sanki. 

Zorla daldigim uyku bazen oyle ruyalar gosteriyor ki bana, degil sabahinda gununde bile kendime gelemiyorum. Dun gece mesela, kirk dunyaya girdim ciktim, kirk koca degistirip, kirk adam oldurup, kirk ulke gezdim, kirk patavatsizlik yaptim, kirk insani ozledim. Bu kucuk kalbim her sabah hangi birinin etkisinden kurtulabilsin?. Ruya gormeyi azaltan, engelleyen ilac var midir?  

Eskiden, cocuk-genc iken gunun en sevdigim vakti gece yataga girme vaktiydi. Yataga girip, gun icinde aklima dusen turlu seylerden yola cikarak, uzun uzun hayaller kurar, o hayaller icinde kaybolur gider, hayalle gercek arasinda bir halde uykuya dalardim. 
O zamanlar hayal kurmak umuttu, ama simdi hayal kurmak umutsuzluk gibi.

Neyse, ben simdi gideyim, neselenince tekrar geleyim.

Salı, Aralık 02, 2008

Küçükten yar seveni cennete gönderseler

Universitenin ilk yilinda, hatta okula kayit yaptirdigim gun yolda tanistigim, sonrasinda o gun benimle karsilasinca, ben ona gulumseyip yardim etmek isteyince, ilk defa geldigi sehirdeki tedirginligini, gerginligini nasil da bir anda ustunden atip mutlu oldugunu soyleyen, devamindaki iki yil boyunca (ben o universiteden ayrilana kadar) yedigimiz ictigimiz ayri gitmeyen, annemlerin, teyzemlerim, amcamlarin bile bir erkek arkadas olarak evin icine kabul edip, pek sevdikleri, fakat simdi aklima bile gelemeyecek kucuk seyler ve mekansal uzaklik yuzunden koptugum sinif arkadasim, gectigimiz haziran ayinda trafik kazasinda hayatini kaybetmis.

En son 2003 sonbaharinda bambaska bir sehirde tesadufen yolda karsilasmistik. Yine gozleri parlamisti beni gorunce. Aramizdaki kirginlik, kopukluk cok net ortadaydi. Fakat mutluluk da gozden kacmayacak sekilde belirgindi. Ben biraz soguktum. Beni cok tanimayanin anlamayacagi ama onun cok iyi gorebilecegi derecede bir sogukluk.

Kazagin ne guzelmis, dedim. Beyaz bir kazak vardi uzerinde. Begendiysen sana vereyim, dedi ve cikarmaya calisti ustunden. Tamam, ver, dedim. Ama sevgilimin hediyesi bu, dedi son anda ve tekrar giydi.

Son bir iki aydir hep aklima geliyor, acaba tekrar arayip bulsam mi onu diyordum. Facebook'da ortak tanidiklarimizin arkadas listesinde ismine rastliyor, eklesem mi, yoksa onun beni eklemesini mi beklesem, diyordum. 

Meger o coktan gitmis. Ben anlamsiz ekleme, cikarma hesaplari yapip duruyormusum.