Pazar, Şubat 10, 2008

Ben eve gelirken sen neredeydin?

Son aylarda hic bisiklet kullanmiyorum. Tüm bir dönem icin 35 euro verip aldigim biletimle sürekli otobüse biniyorum. Cok ucuz degil mi? Eve gelmek icin iki secenegim var. Ya evi gectikten sonraki durakta duran otobüslere ya da eve gelmeden önceki duraktan diger yöne, feribotlarin duragina kadar giden otobüse binebilirim. Eger eve dönüsüm amacli, yani eve girmekten baska istegim yoksa, evi gectikten sonraki durakta inebilecegim otobüslere, yok eger maceralara ya da yeni gözlem ve deneyimlere aciksam da eve varmadan önceki durakta inecegim otobüse binerim.
1.secenegin oldugu durakta indiysem zihnim pek acik degil ve hayat nesem de dorukta kesinlikle degil demektir. Eve gelirken onünden gectigim sehrin en yüksek binasina da, onun tepesindeki dev isikli tabelaya da hafif tiksintiyle bakiyorum demektir. Fakat o binanin altindaki, girisindeki postaneye, onun sari tabelasina yine de hafif bir yakinlik hissetmedigim söylenemez. O koca binanin önündeki parkimsi yesil alani elim mutlaka cebimde, köpegini gezdirmeye cikarmis yaslilar arasindan gecerek, benim gibi yolu kisaltma sevdalilarinin actigi, zamaninda cim olup, artik üstüne basmaktan topragin asinip, yandaki agacin köklerinin göründügü, o köklerin de kendince olusturdugu hafif engebeli minik mi minik tepecikten ayakkabilarimin, burada insanin bin de bir basina gelecek olan kirlenmesi, camura bulanmasi ihtimalinden hic de ürkmeyerek gecer, ana yola dalar, gelen gecen arabalari tedirgin ederek, hizlica evime dalarim.

2. secenek ise bana güclü ve cesur oldugumu, böylece hayatin tam da yanimda oldugunu hissettirdigi yoldur. Biraz da nesem varsa eger, bu dünyanin benim icin dönmedigine kimse ikna edemez beni.

Durakta iner, beni hem ürküten hem de o bahsettigim cesurluk madalyasindan veren altgecite girerim. Plakatlar, posterler olur o gecitte. Tembelik etmeden onlari inceler, karsi taraftan ya biri gelirse diye hafif ürke ürke cikarim altgecitin merdivenlerinden yukari dogru ve yine yol olmayan bahcemsi bir yere girer, her seferinde bana yabancilar ya da maddi durumlari pek iyi olmayanlarin yasadigi hissini veren bloklarin önünden gecer, o bloklardan ikinci olanin, önünden biri gectiginde aniden yanan isiginin altindan hic bozuntuya vermeden süzülür, bazi bazi o yolu gözlerimi kapatip ilerlerim. Bunu neden yaptigimi bilmiyorum. Gözlerim kapaliyken zaman cok uzuyor. Artik acmaliyim gözümü, kesin yana dogru kaykildim ve sol taraftaki tren yolunu sokaktan ayiran demirlere toslayacagim, derim. Ama gözümü bir de acarim ki, daha bir arpa boyu yol gitmisim. Bir kac gün önce ayni seyi yaparken, icimdem, ya simdi bir bisikletli gelirse, dedim ve gözümü actigimda yanan isigi ve telasli gözleriyle bana bakan bir bisikletliyi gördüm. Kendimi hic de incitmeden yolun sagina dogru devam ettim. Bu yol biter ve ben saga dönerim. Tam o kösede bir ahududu caliligi vardir. Yazin cok niyetlendim oradan birazcik yemeye ama öyle tozluydular ki midem kaldirmadi. Ve yaklasik on adim daha atip sola dönünce bizim sokaga girerim. Bisikletimin bagli oldugu su borusuna bakar, bisikletime olan sevgimi icimden dile getirir, bir nevi onu orada, disari birakmamin kusuruna bakmamasini rica eder, 6 numarali apartmanimiza girerim.

Cok güzel bir kirmizi sarap ictim, bu gece, eve gelmeden.

8 yorum:

Fulya dedi ki...

Ben bu yaziyi cok sevdim. Senin gundelik hayatin olagan bir parcasindan boyle yaratici siirsel yazi cikarmalarina bayiliyorum.

Adsız dedi ki...

ben de ben sanırdım bir tek, gözü kapalı yürüyen.
güzel anlatmışsın. bazı yazıların üzerine yeni yazılar gelince eskilerde kalması yazık oluyor.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Teyzencim,

Ne güzel anlatmışsın.:)
Yalnız o gözü kapalı yürüme işini hiç anlamadım, üstelik Simon ben de demez mi? Nasıl bir his, deneyeceğim.:))

Ahududular tozlanmadan olgunlaşamıyor demek. Halbuki o memelekette toz pek olmuyor, diye düşünürdüm.
:)

teyzenteyfik dedi ki...

Fulya,
yaziyi begenmene cok sevindim. Gerci bazi yerleri cok uzun cümlelerle karmasik karmasik anlatmisim ama, fazlasini da beceremiyorum henüz, ne yazik ki.

Tekrar sagol, ben artik böyle böyle anlatirim her animi. :)

teyzenteyfik dedi ki...

Simon,
seninle cok ilginc benzerliklerimiz var. Ama iyi huylar hepsi de :)
Yaziyi senin begenmene de cok sevindim.
Ama ne yapalim, eski yazilarin üstünü yeni yazilar, kahvaltinin üstünü ögle yemegi, kazagin üstünü ceket, vs.. kapatiyor. Hayat iste :))

teyzenteyfik dedi ki...

Ekmekcikiz,
denedin mi? :)

Yok ya cok toz oluyor. Hele benim evde. Anlamiyorum nasil oluyor ama sürekli köse bucaktan topak topak tozlar cikiyor. Yok, öyle pasakli da degilim ama bereketliyimdir, ondan belki:)
COk sevgiler

Adsız dedi ki...

yazının ikinci seçenek bölümünteki anlatımı nedense stephen king in anlatımına benzettim ...

çok hoş bir yazı olmuş eline yüreğine sağlık...

teyzenteyfik dedi ki...

Diagonal,
ürktün mü? :)

Cok tesekkürler, yaziyi begenmene sevindim.

cok cok sevgiler.