Mustafa Bey, ben ne cok severdim sizi. Siz de severdiniz beni. Sevgimizi birbirimize takilarak gösterebildigimiz bir iletisimimiz vardi sizinle. Gülerdik birbirimize. Severdik birbirimizi. Digerleri de bilirdi, siz beni baska severdiniz, ben sizi baska severdim. Baskaydi.
Hayatimin en agir günleriydi sizinle gecirdigim günler. O günlerden sonra bir daha hic öyle olmadi hayatim. Hic zorda kalmadim, kimse kalbimi o günlerdeki gibi kirmadi, canimi acitmadi.
Ilk karsilasmamiz... günesli bir hava... Sicagin dayanilmaz oldugu o sehir. Bir avlu. Ben is basvurusu icin gelmisim. Okulu uzattigim belli olmus, ayni gün, ailemden yiyecegim laflara cevap verirken kullanmak icin ise basvurmus ve sonraki güne randevu almisim sizden. Avludayiz, siz ve sirketin iki ortagi karsimda. Ben sefil görünüyorum gözünüze. Siz hic konusmuyorsunuz, izliyorsunuz beni. Üstümde, kesip bictigim, boyadigim batik desenli lacivert bluzum var. Cok zayifim o zamanlar. Konusuyoruz. Ben sigara üstüne sigara yakiyorum. Sonradan söylüyorsunuz ki, saskinlikla izlemis ve üzülmüssünüz benim öyle sigara icmeme, bu kizda bir hal var demissiniz.
Ise aliniyorum. Gelip gidiyorum, sizden cok sey ögreniyorum. Siz de benden cok sey ögreniyorsunuz. Avludaki kücük bahcede cicekler yetistiriyor, sabahlari onlari suluyorsunuz siz. Arada fisir fisir telefonla konusuyorsunuz bir kadinla. Diger iki patronla geceleri hep bir yerlere gidiyor, cok ama cok icki iciyorsunuz. Bana abartarak o geceleri, o alemleri, "mafaya babalarini", pavyonlari anlatiyorsunuz. Ben hic ürkmüyorum bunlari sizden dinlerken. Sonradan ögreniyorum ki telefonda fisir fisir konustugunuz kadin, cok sevdiginiz esinizmis. Gün icinde durmadan arayip sesini duyup, gülüstügünüz kariniz. Sonra daha da seviyorum sizi. Anlatiyorum size hayatimdaki herseyi. Ben asik oldum diyorum, dinliyorsunuz. Kalbimi kirdilar diyorum, beni güldürüyorsunuz. Aylar geciyor Mustafa Bey. Zaman zaman sizlerle icmeye bile geliyorum. Ben bir oglan cocugu gibiyim yaninizda. Saclarim kisacik hep. Yakistiramiyorsunuz bana, uzat saclarini, ne cici bir bayan olursun, diyorsunuz. Sigaram azaliyor, giyim kusamim biraz daha düzeliyor zamanla. Siz hep seviniyorsunuz bunlara, bak ne güzel olmussun bugün, diyorsunuz, eger biraz makyaj yapmissam.
Bazen radyo konusunda tartisiyoruz. radyoda sanat müzigi programiniz var sizin. Ama cok uzun sürüyor Mustafa bey, dayanamiyorum. Siraya koyuyoruz radyoyu. Sevmeye basliyorum sanat müzigini zamanla. Ama siz hepsinden daha güzel söylüyorsunuz Mustafa bey. Hele o avluda bana Veda busesini söyleyisiniz... Ne güzel sizin sesiniz. Gözlerim dolunca, sirtima vurup, sarkinizi kesmeniz.
Bir defa birbirimizi kiriyoruz, yok aslinda, ben sizi kiriyorum. Isler yogun, tepem atmis yine, üc kurusa orada calismaktan. Siz de olmasaniz... Yetismesi gereken isler var, ben cikmaliyim, is icin bir yerlere gitmeliyim. Benden yardim istiyorsunuz, ben sinirliyim. Bana uzattiginiz disketi sinirle duvara firlatiyorum. Hic ses cikarmiyor, yerinize oturuyorsunuz. Ben cikiyorum. Cok üzgünüm. Bir saat sonra tekrar dönecegim, o minik avlulu isyerimize. Ama dayanamiyor, yolda ariyorum sizi. Cok üzgünüm, lütfen bana kizmayin, özür dilerim, diyorum size. Yok, hic üzülme, gel hadi, diyorsunuz bana. Ben nasil seviyorum sizi Mustafa bey.
Ah, Mustafa bey, su sirt agrilariniz basliyor. Hani o iri yari adam sizi söyle bir kucagina aldi ve sirtiniza bastirarak sarsti ya sizi, sonra da, bu agrilarinizin gececegini, size yel girdigini söyledi ya, hic inanmadim ben ona. Ki ondan sonra artmadi mi o agrilar Mustafa bey?
Mustafa bey, isler cok yogun, ama siz tutturmussunuz sirtim agriyor! Kim yetistirecek bu isleri Mustafa bey? Peki, Mustafa bey, dinlenin bir kac gün evde.
Ama cok uzadi Mustafa bey, gelin artik, birakin bu hastalik numarasini, yemeyin beni de, diyorum size telefonda. Tamam, güzel kardesim, idare et beni, yatayim biraz, diyor, gülüyorsunuz.
Günler geciyor, evinize geliyorum. Cok neseliyim ya da size neseli görünüyorum. Sizin yanaklariniz cökmüs. Kalkip, yanaklarinizi öpmemek icin zor tutuyorum kendimi. Cok kalabalik orasi. Siz buruksunuz, sen beni böyle birakmazdin, her gün arardin diye düsünmüstüm ama cok az aradin, sordun, üzdün beni diyorsunuz. Bir laflar geveliyorum. Ben sizi hergün is yerinde bekliyorum Mustafa bey, ben inanmiyorum ki hastaliginiza Mustafa bey. Siz yatmaya bahane ariyorsunuz.
Ayriliyorum yaninizdan. Yarindan itibaren her gün sizi arayip, telefonda fisir fisir konusmaya söz veriyorum.
Yarin oluyor, telefon geliyor... Mustafa bey`i kaybettik...
Ben sizi cok özledim Mustafa bey. Sigara cok az iciyorum. Saclarimi görseniz keske, upuzun. Hele S`i tanisaniz, hic incitmedi beni bu güne kadar. Ama yine de bazen dalip gidiyorum, dertleniyorum. Siz olsaniz ben aramam mi hic sizi. Ararim, fisir fisir konusuruz, anlatirim size bir bir.
Pazar, Ağustos 05, 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
18 yorum:
cok uzuldum be teyzen teyfik. ne tatli adammis Mustafa Bey, sen de ne hos anlatmissin.uzme kendini cok, aramamis olsan da bak hala aniyorsun.
Pelin,
galiba ben O hayatta olsaydi da cok fazla aramazdim. Kendi kendime itiraf ettim bunu dün. Ben böyleyim, essegim biraz. Cok fazla aramam ama severim hem de cok severim. Hem de cok düsünürüm. Cok alakasiz durumlarda bile, bir kokuda, bir gün isiginda bile sevdiklerimi anarim, özlerim.
Gecenlerde hayatimdaki en eski arkadasima (10 yil) onu sevdigimi söyledim. O da sasirdi, niye söyledin ki simdi bunu, tabii ki seviyoruz birbirimizi ama dillendirmeye bile gerek yok ki dedi. Hakliydi, cok komik, anlamsiz durdu bizim aramizda o söz.
Düsündüm de bu isin kolayina kacma yolu gibi.
bende de o kadar çok var ki aramadığım, ama çok sevdiğimden emin olduğum insan.
onlar muhtemelen kızıyorlar bana, belki de sildiler defterden beni. ama, böyle işte. sen anlarsın sanırım.
mustafa bey ışıkla yatsın...
belkıde mustafa bey yaşasaydı buralarda olurdun.ailesını arıyomusun hiç.senı sevıyorum:)figo
gözlerimi doldurdun t.t..güzel güzel uyusun mustafa bey...
Ne kadar da rahmetli patronum-üstadıma benziyormuş, Mustafa Bey.
İyiler çabuk gider, mi denir? Öyle galiba.
Elektra,
aramak, görüsmek, konusmak sevgiyle cok alakali bir sey degil sanirim. Yani, cok sevip hic aramadigi ya da pek de haz etmeyip sürekli görüstügü arkadaslari oluyo insanin.
Insanoglu iste, kus misali (baglayamadim da :)
Sebnem,
yok dolmasin gözlerin.
Daha tatilden yeni geldin sen, dur biraz isiltisi kalsin üstünde.:)
Figo,
yok, yine de orada olmazdim, bahane arayip durma:)
cok öptüm seni
Ekmekcikiz,
eger senin de Mustafa beye benzer bir tanidigin varsa sen de cok sanslisin demek ki, onu tanidigin icin.
Eger islerim yolunda gidiyorsa, siritarak düsünürüm hep, bakin Mustafa bey, yirttim yine, her sey yolunda, diye. Sanki en cok mutlu olanlar arasinda o, ben mutlu oldukca. Biraz da gurur duyuyor gibi.
Merhaba,
Gece gece fırsat çıktı işte yine hüzne... Çok hüzünlendim cidden. Mustafa bey yatakta yatar halde gözümün önüne geldi, daha da hüzünlendim.
Diyecek başka bir şey yok :(
marruu
Miso,
merhaba.
Gece gece pek iyi olmamış sanırım hüzünlenmek..:(
Evet, üzücü hikaye. Mustafa bey cok erken gitti cünkü. :(
çok üzüldüm mustafa beye
gaykedi sayesinde tesadüfen buldum bloğunuzu... çok sevdim okudum mustafa beye takıldı gözlerim... ne güzel yazmış ne güzel ifade etmişsiniz sevginizi... bana yıllar önce bir reklam ajansında çalışırken tanıdığım hamdi abimi hatırlattınız. küt diye öldüğünü söyledikleri zaman ne kötü olmuştum... halbuki yurt dışından dönüş sonrasında evine gidecektim elini öpecektim daha... oda bana kızım gelmiş diyecekti...
hep vardır içimizde bir yerlerde çok sevdiğimiz ve bizden önce yolcu ettiğimiz birileri değil mi?
çenem düştü çok yazdım yine... belki birgün bende onu yazarım sizin gibi... çok denedim ama sözcükleri karmakarışık edip beceremedim bir türlü
sevgiler
Merhaba Huysuz,
biraz gec cevap yazıyorum, kusura bakma lütfen.
istanbul cok vaktini alıyor insanın :)
yazıyı begendigine cok sevindim. Aslında cok uzun zamandır Mustafa beyden bahsetmeyi istiyor ama bir türlü cesaret edemiyordum, istedigim gibi anlatamam diye. Bu yazıyı yazdıktan sonra da cok memnun olmadım acıkcası. Cok dramatize edilmis gibi oldu. Gerci ne yapsam da oldukca üzücü olan bu hikayeyi baska türlü anlatamazdım. Ya da bu mümkünse bile benim sınırlarımı cok cok asan bir beceri ve yetenek gerektiriyor bu.
Senin hikayeni de okumak isterim. En azından nasıl yazdıgını görmek icin. :) En zoru bizi böyle etkileyen hikayeleri anlatabilmek degil mi?
tekrar görüsmek üzere.
Yazı çok etkileyici olmuş.
Allah rahmet eylesin.
ssbb,
yorumunuzu görünce tekrar okudum ben de yaziyi...
Yaziyi begendiginize sevindim.
Yasasaydi oruc tutardi simdi Mustafa bey. Ama günleri de sayardi, ramazan gecsin de bir bardak rakisini icsin diye.
sulu gozlunun tekiyim zaten! burnumun diregi sizlamakla, bogazim dugum dugum olmakla kalmadi... off ki ne of!
guzel yaziyorsunuz vesselam.
Hickimse,
Ne desem bos olur. Konu üzücü, biliyorum :(
Yaziyi begendiginize cok sevindim.
Yorum Gönder