Salı, Eylül 27, 2011

Bir Zamanlar Anadolu'da

Bir Zamanlar Anadolu'da

Bir Zamanlar Anadolu'da

Bir Zamanlar Anadolu'da

Bir Zamanlar Anadolu'da

Çok güzel bir film. Muhteşem bir film. En son Haneke'nin Beyaz Bant filmi bir de Ahmet Uluçay'ın Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmi beni bu kadar heyecanlandırmıştı.
Ama bu filmin oyuncularının hepsi harikaydı. Yönetmen nasıl da güzel oynatmış hepsini. Hele Ercan Kesal! Çok çok iyiydi.

Bir Zamanlar Anadolu'da

5 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Hafta sonu kısmet olmadı, hafta içi fırsat yaratıp göreceğim.
Merak ediyorum, çok.:)

teyzenteyfik dedi ki...

Darısı başına :P

Adsız dedi ki...

ben de çok beğendim. sahne sahne aklımda kaldı valla. edebiyat seven bu filmi de sever, öyle geldi bana.

sevgiler

teyzenteyfik dedi ki...

Neo,

sahne sahne ve her replik degil mi?

Bu arada komik bir filmdi. Biz epey güldük:)

Plaoust dedi ki...

AĞLATAN GÜZELLİK…
“bir zamanlar batıda-amerikada” (sergio leone) anadoluya akınca izlemekten çok peşine düşüyor insan. ağlatan güzelliğin peşine düşüyor misal. bitmeyen, kıvrılan, çeşmesi bol yolların peşine düşüyor. hasta oğlundan kaçan(gölgesizlerdeki muhtarın)-(benzer bir durum orada da vardır) peşine düşüyor ya da.
ercan kesal (filmin senaristlerinden biri) anadoluda doktorken (halen istanbulda özel bir hastanede doktordur) başına gelen bir olaydan esinleniyor. derdini nuri bilge-ebru ceylanla paylaşıyor.
filmin ön sahnesinde kenan(fırat tanış) öldürüp, arabaya sığdırabilmek için “domuz bağı” ile bağladığı “merhum” ile rakı içiyor. engelli kardeşi kola. sonrası oğlunu “öldüren” komiser, karısını “öldüren” savcı, kendisini ve-veya karısını “öldüren” doktorun hikayesi. kendi ölüm hikayeleri üstünde bir ölünün gömüldüğü yeri arayan memurlar. üst hikayede bu ölünün gömüldüğü yeri araken, alt hikayelerde komiser(yılmaz erdoğan) engelli oğlundan kaçar, savcı(taner birsel) intihar eden(ettirilen) karısından. “kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor be doktor” repliğidir kendi ölümü oysa ki. oğlunun engelini “ileri zekadan olması” na bağlar komiser, öldürür kendisini. ayrıldığı karısını fotoğraflarda görür(kaybeder) doktor(muhammet uzuner).
muhtar(ercan kesal) konuşur. çirkinliğinden “melek gibi bir kız” doğar.
arap ali(ahmet mümtaz taylan) kavun koyar merhumun baş ucuna.
komutan(ismini bulamadım) “yani mücavir alanın dışındayız çoktan” der.
otopsi görevlisi yakınır durur.
otopside “kum” doktorun umursamadığı mesleki yükümlülüğü, savcının karısı, komiserin oğludur. ve doktorun yüzünde bir kan damlası ile sonlanır hayatlarımız.
herkesin kendi derdinin peşine düştüğü o çılgın kaosa varırız en sonunda. hiyerarşinin çirkin ve buyurgan varlığı yansır yolculuğumuza.
“top gibi bir ağaç” tır aslında, aradığımız. yuvarlanan bir elmanın peşinde. şimşiklerle aydınlalan bir kabartının gözlerinde. gaz lambasının arkasındaki melek yüzde. ağlatan güzellikte…