Aksam isten dönerken, israrla yol yerine kaldirimdan sürmeyi tercih ettigim bisikletimi, her sabah tam 09.00 da, ben önünden gecerken, yasli sahibinin kapisini actigi sahafin önünde durdurdum. Önce durur gibi yaptim, sonra vazgectim sonra hizla durdum, bir iki saniye icinde. Disarida, vitrinin önüne dizilmis kitaplarin arasinda Henry Miller`i görünce, günün kari bu olsun, inip alayim, dedim. Teki 1 euro. Sonra sepetlere doldurulmus kitaplari karistirirken "En güzel cocuk masallari" diye bir kitabi da elime aldim ve tam ödemek icin dükkana girerken, kitapci adam yaninda bir ufaklikla bana dogru yanasti ve cocuga "hah, bu kitabi diyordum ama hanimefendi almis bile" dedi ve bir cocuga bir bana bakip güldü. Ben ne oldugunu tam anlamadim ama yine de "bu kitabi mi istiyorsun, verebilirim sana" diye sordum cocuga. Hafif utanir gibi bakti, "yok" dedi. "Ciddiyim" dedim. "Yok" dedi. Ödemek icin iceri girince, kitapci, cocugun masal kitabi aradigini ve elindeki ona göre tek kitabin da benim aldigim oldugunu söyledi. Sucluluk hissiyle tekrar ettim, ama sordum ona, ister mi diye! Yok, alin lütfen, tabii ki sordunuz, diyerek rahatlatmaya calisti beni. Icerisi cok güzeldi. Genis bir vakitte tekrar gitmek isterim.
Bisikletin kilitini acarken, buldun mu bari bir seyler, diye sordum cocuga. Yine ayni bakisla, evet der gibi bir seyler mirildandi. Iki kitabi da cantama atip evin yolunu tuttum. Sonra düsündüm. Nasil tesadüfler oluyor böyle. Bu nasil bir düzen. Benim o kitabi hizlica yüzlerce kitap arasindan cekip cikarmam, kirmizi baslikli kiz masallari olan bir kitaba sahip olmak istemem, ayni anda, iceride, bir cocugun masal kitabi aramasi, belki "evet, ben istiyorum"dese sahip olacagi kitabi bir anlik ya da bilmem ne sebeplerden üstüne sinmis bir ürkeklikle reddetmesi.
Yapmadigim ve sonunda pisman oldugum cok sey var. Bunlarin cogu kücük seyler. Ama beni en üzenler, aklimdan cikmayanlar da böyleleri. Büyük pismanliklarini daha kolay affediyor insan sanirim. Ona göre daha iyi savunma hazirliyor kendince.
Sahneyi geriye alalim. Kitapciya girdim, parasini ödeyip, kitabi aldim ve cikinca, sepetlerde baska hic masal kitabi olmadigini bile bile, cekingence karistiran cocuga gülümseyerek aldigim masal kitabini uzattim. "Hayir, istemiyorum, siz alin" dedi ama tam bunlari söylerken bile suratindaki o cekingenlik, ürkeklik yerini bambaska bir ifadeye birakti. Sanki bir hinzirlik, bir sevinme gibi. Ve ikimiz de gülümserken ben bisiklete binip, uzaklastim.
Ama olmadi. Ben bunu yapmadigim icin cok pismanim simdi. Bu kitabi her elime aldigimda, her gördügümde o cocuk aklima gelecek ve ufak bir jestin kiymetini ilk defa anladigim benzer yaslardaki halimi nasil unuttum diye pismanligimi daha da arttiracagim.
15 yorum:
Belki bir gün başka birine böyle bir jest yapma imkanın olacak, veya bu olanı unutup bir gün yine boş bulunup, sonra yine hayıflancaksın.
Biliyor musun, hayat hep böyle.
:)
Himm, belki de o kucuk cocuk bu ani hep soyle hatirlayacak:
"O abla, acaba kimin icin aldi o kitabi? Herhalde onun da kucuk bir cocugu olmali. Kiz mi, erkek mi acaba? Peki tam olarak kac yasinda? Benden kucuk mu buyuk mu? Ha bi de benden daha mi guzel?"
:))
Ekmekci Kiz,
iki ihtimal de var, ben bensem eger, ikisini de yaparim bir cok defa, bu ömrü bitirene kadar. Hayat böyle degil mi?
Kremali`nin annesi,
ama ne cocugu var bu ablanin ne de o kitabi okuyabilecek bir cocuk arkadasi, yakini! Bu abla nasil bir abla ki!
Aslinda ben ilk gelisme caglarindaki oglan cocuklarina nedense hep bir sefkat ve hafif bir acima hissederim. Sanki onlarin gelisimi, büyümesi, degismeleri biz kizlarinkinden daha agir gibi gelir bana. Hele kitapcidaki gibi, biraz daha büyüyünce, böyle cekingen, ürkek, kendimi nereye koysam da kimse benimle konusmasa, görmese beni, der gibi olan minik erkek cocuklarina.
Sevgiler :)
Kitap ve sahaf benim için neredeyse aynı. Hayatta başka yerlerden kitap alamıyorum. Elim gitmiyor yeni kitaplara.
Ne diyeceğimi unutmadan diyeyim. Üzülmeyin, mutlaka telafisi olacaktır. Belki bir yerlerde karşılaşırsınız da o masalları siz anlatırsınız o çocuğa. .)
Ege mavisi,
Keske görsen bu sahafi, kesin cok seversin. Tavana kadar uzanan raflar, sonra ortada üstü tasarim, resim, fotograf kataloglariyla dolup tasmis masalar, kasanin oldugu masanin arkasinda yine kitaplarla dolu bir ic odayi gösteren bir pencere. Ve her taraf mis gibi, tertemiz, kitaplar son derece bakimli.
Yok, telafisi olmaz bu isin, biliyorum.
Belki dedigin gibi olur ama bu imkansiz neredeyse.
herkes niye aynı renk şemsiye taşıyor? sizin gelsengirşen (bunu da uydurdum ismi güzel diye) belediyesi siyah iç karartıyor diye böyle bir karar mı aldı? (bodrum'un evlerinin beyaz badanalı olması gibi)
böyle bir anı bu derece önemsediğine göre mutlaka benzeri birçok jest de yapıyorsun. e, mesela, bir üstteki posttaki jest. kitabçı hikayesi değişik olsa orada adı geçen birçok kişiyi de sevindiremeyecektin şimdi.
(o yaşlardaki oğlan çocuklarının dünyası çok güzeldir, onları hiç merak etme).
Simon, bence mutesebbis bir Turk kosede tezgah acmis ve aniden bastiran yagmuru ucuz sari semsiyeler satarak nakite ceviriyor olabilir:)
Henuz 8 aylik bir erkek cocuk annesiyim ve bazen bir bayan olarak acaba onun ic dunyasina yeterince nufuz edebilecek ve onu dogru anlayabilecek miyim diye kara kara dusunuyorum. Hikayedeki erkek cocugun ic dunyasiyla ilgili sozlerin o yuzden ilgimi cekti. Keske biraz daha acsaydin bildiklerini...
Sevgiler,
Ayse Sule
Simon,
bizim villingen sivenningen`deki (ben de uydurdum:) bir sarayin bahcesinde cekmistim fotografi. Belki de turistik bir kafiledir ve hepsine ayni semsiyeden dagitilmistir.
Yukaridaki jestin bu hikayeyle ilgisi yok (sanirim). Ilgili oldugu hikaye bastaki cümlelerde geciyor zati.
O yastaki oglan cocuklarinin hepsinin dünyasinin cok güzel olduguna kesinlikle katilmiyorum ve onlari da merak etmeye devam ediyorum.
Zaten bu konudaki fikrim tanidigim ya da karsilastigim bir kac örnekten ibaret.
Kremali'nin annesi Ayse Sule,
yok, ortada tezgah acmis türk falan yoktu :)
pek bir bildigim yok aslinda. Sadece bir kac tecrübeden dolayi olusan bazi hislerim var.
tabi ki başından geçen iki olay birbiriyle ilgilidir. ilki farklı gelişseydi, ikincisi de farklı gelişebilirdi. diziyi izlemezdin, öyle tepki vermezdin, aklına o post gelmezdi, veya gelse de yapmazdın. hep belki'li, çok değişkenli.
o yaştaki çocuklar için daha içeriden bilgi sahibiyim. bir tek okula gidemeyenleri için katılabilirim. genel olaraksa ben de sana kesinlikle katılmıyorum. kesin'in altını da çok sivri şekilde çiziyorum.
Eh madem iceriden bilgi sahibisin ve de Teyzen'e kesinlikle katilmiyorsun, seni dinliyoruz Simon:) Zaten ben de soruyu sana sormustum. Ama Teyzen cevaplayinca ve de senden ses cikmayinca neyse demistim...
a, evet, ben de neyzen'e sordun sanmıştım. o da kendine alınmış:)
bence o yaştaki erkek çocuklar çok güçlüdür. başlarına kötü şeyler de gelse, çok zorluklarda yaşasalar çok zengin bir dünyaları vardır. sevildikleri sürece, bir de yaşıtlarından, arkadaşlarından çok çok eksik hissetmiyorlarsa evin en güçlüsü onlardır. ne depresyon tanırlar ne bunalım. oynayacak, ilgilenecek ne çok şey vardır, ve zamanla keşfedileceğini bildikleri ne kadar çok şey (mesela kızlar:).
Ben de sasirmistim zaten canim!
:)
Yorum Gönder