Pazar, Nisan 29, 2012

Kes lan sesini!

Film izlerken konuşan, yorum yapan bu yetmezmiş gibi benden de karşılık bekleyenler tepemi attırıyor. Hiç mı hiç sevmiyorum bir şey izlerken konuşmayı.

Çarşamba, Nisan 25, 2012

Mapushane

Son zamanlarda en cok korktuğum şey hapse girmek! Yok, bir halt falan yemedim (gerçi bir halt yemeye bakmıyor hapse tikilmak artık amma!)

Bence ölümden beter bir şey. Bir yerde tutulmak, esir olmak, sınırlı hareket alanına sahip olmak...

Elbette cesitli suclara karsi caydırıcı olacak bir şey lazım ama, insanoğlu hapis olayını nasıl buldu, ceza olsun diye birilerini dört duvar arasına tıkmaya, kendi icinde farklı tecrit dereceleri geliştirmeye nasil oldu da karar verdi, anlamış değilim. Çünkü insan tabiatina o kadar aykırı ki bu durum. Kimseyi düşürmesin diyeyim. Beni hiç düşürmesin.

Bir de kimseye zarar vermeden, düşüncelerinden dolayı, benim hayalini bile kaldiramadigim ızdırabı yaşayanlara ne demeli!
















Salı, Nisan 24, 2012

Çaldığın saza mı yanam, Ettiğin naza mı yanam?

Sağ tarafıma düsen masada gerekmedikce tek kelime etmedigim uyuz adam oturuyor. Aramızın uyuz olmasının nedeni ise bir masa kavgası. Ah, ne komik degil mi? Ama böyle, ofis fareleri daha önce de dedigim gibi ofis dısında manasız gelecek her lafı, her esyayı cok cok ciddiye alırlar. İşleri, iş yerindeki konumları ile kişiliklerini karıstırırlar. O sebeple biz de papaz olduk bu herifle. Arada yapmacık gülücükler atıyoruz karsılıklı amma gıcıklıgımız baki.

S.nin de ofisinde onu geren bir tip var. Ama onunki benimki ile karsılastırılamacak kadar yüksek gerilim oluyor bazen. İşinin zorlugundan bahsederken en önemli probleminin, gün boyunca bir yandan çalışırken diger yandan (sol yanından) gelen, neredeyse fiziksel olarak hissedilen gerilim ile başetmek oldugunu söylüyor. Böyle durumlarla insan tam olarak işine konsantre olamıyor cogunlukla. Kendi gözü de sol ya da sag yanındaymıs gibi, kendini uzaktan inceliyor ve her manada  iyi fotograf vermek icin gerildikce geriliyor.



Ayrı dünyalarda eski fotograflardaki  meslaktaslarını arayan, bulusmak isteyen birileri de varmış. Tanıdıgınız varsa bildirin insanlık namına. link.

Perşembe, Nisan 05, 2012

Akşam güneşi

Dün aksam yine umutsuzlukla girdim bizim sokaga, kesin park yeri bulamayacagım, dedim ve öyle de oldu. Tam 6 tur döndüm bulana kadar. İlk turda, yokusu inerken yaşlı, eli bastonlu bir adam gördüm. İkimizin de ani bir hareketi basımıza is acar diye korktugumdan yanından yavaş yavaş geçtim . İkinci turda aynı adamı yine gördüm. Sonraki turda yine ve yine. Benim her tur atısımda adam bir araba boyu kadar yol almıstı. Her karşılasmada o bana ben ona saskınlıkla baktık. Ben arabayı park ettigimde o henüz bizim sokagı gecememisti! Ah yaslılık. Sonra hızlıca eve cıkıp, ayakkabılarımı degistirdigim gibi sokaga fırladım. Hava halen güneşli! Yokuşu inerken kafamı kaldırınca karsıdaki apartmanın balkonunda elinde gitarla oturan bir adam gördüm. Bakıstık. "Şimdi çalmaya basla, sesini duyayım, daha da güzel olsun akşam" diye hevesli bir bakış attım. Çok uzak olmamıza ragmen anladı galiba ve aniden çalmaya basladı. Birbirimize baktıgımızı karsılıklı çaktırmadan o hızlı hızlı çaldı, ben sakin sakin yokuş aşağı indim.