Üç tanesi beş lira, yağmala, diye bagıran pazarcılar, vapurda buldugu gazeteyi yol bitene kadar okuyup, derli toplu katlayıp, sonra gelenler okusun diye tekrar yerine bırakanlar, ayıpsın abla, simitlerim tazedir, aha şunu al, diye ikna eden simit satıcıları, derme catma, kesif tuvalet kokularının hakim oldugu bir belediye binası, sorulan tüm soruları, ayrıntılı, eksiksiz cevaplayan, kirli duvarlı, berbat bir odası olan, kadın misafiriyle ne karşılarken ne de yolcu ederken tokalasmayan bir müdür, pembeli, turunculu güneş batışı, Atatürk portreleri, amaçsızca yürüyüp, gözlerine kestirdikleri yerde, sırayla birbirlerinin fotoğrafını çeken iki japon erkek turist, yaya üst gecittinden yola işeyenler, geçen yıldan kalma, tatsız haşlanmış mısırlar, projelerini teslim etmek icin, haftasonları bile geceleyenler, moskova senfoni orkestrası konserine gelip, arada Baykal'a kızgınlıgını dile getiren, konser icin kuaföre gittigi belli olan, konser çıkışı belediye başkanının dağıttırdığı karanfillerin kırmızısını degil de pembesini isteyen kadınlar, ermeni kilisesinde dertlerini anlatıp, dua isteyen cileliler, kibar davranmayan müsterilerin içeceklerine tükürüp öyle servis yaptıklarını birbirlerine kahkahalar eşliğinde anlatan turizm meslek lisesi öğrencileri, makası ustalıkla kullanan kuaförler, nasıl olduğu bilinmez bir şekilde hacminin sekiz katı yer kaplıyormuş hissi yaratan otel sahipleri, değeri hiç düşmeyen edirne kapı otobüs hattını bir alıcıya öven şoförler, kapıyı açar açmaz, gözü gögüslerinize takıldığı için yüzü kızaran, sonrasında gözgöze bile gelinemeyen su servisi calışanları, sigara içenler, durmadan, usanmadan, heryerde sigara içenler, iki paket az ic, bu gömleği al, diyen pazar satıcıları, kimliklerini kontrol ettiği gençlere tiksinirmiş gibi bakarken, soru soran genç kadına içten gülümsemeyi becerebilen polisler, teröristlerin de kalbi vardır klişesini aşamamış sinema filmleri, desen desen, renk renk eşarplar, "Bu kent çağdaş dünyanın ahlaksızlık başkentiyken polisin beni rahatsız etmekten başka yapacak işi yok mu? Bu kent kumarbazları, fahişeleri, teşhircileri, İsa karşıtları, alkolikleri, eşcinselleri, uyuşturucu bağımlıları, tapınmacıları, sapıkları, açık saçık film oynatıcıları, dolandırıcıları, yaşlı oro spuları, kamuya açık yerleri kirletenleri ve sevici kadınlarıyla ünlüdür" diye mağaza önündeki kalabalığa bağıran Ignatius, insanları güzelleştiren, renk renk kıyafetler giydiren güneş, vuran ayakkabılar, el emeğimden biraz daha indirim yapabilirim diyen bilgisayar tamircileri, saatinde ya da hic gelmeyen belediye otobüsleri, üç gün önce alınıp birazdan çöpe atılacak papatyalar, üç yeni türk lirasına nar suyu, gözlerinden yorgunluk akıyor diyen aktarlar, antenler, deniz, el örgüsü paspaslar, ...
Salı, Mart 11, 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
17 yorum:
Isteee Istanbul.. Ne kadar garip olsa da insani kendine bagimli eden, icindeyken lanet ettiren, uzagindayken özleten efsanevi sehir.
napoléonun dedigi gibi tek dünyanın baskenti =)
seviyoruz...
Ohoo Sevgili Teyzen,
Daha geleli 2 gün oldu, çabuk yılmış gözüküyorsun. Bu hafta sonu biz de Kapalıçarşı, Mahmutpaşa civarındaydık. Bu kadar güzel ifade edemesemde benzer duygular içindeydim. Ama bu sıralarda bir iki esnaf görüşmesi oldu ki, hala duygulanıyorum.
Sanmam ki yurt dışında bir ticarethaneye alışveriş dışında dinlenmek için girin ve o ticarethane sahibi de size karşılıksız izzet ikram etsin. Bu samimi içten insanımızı seviyorum. www.sofra.com/?p=58
www.sofra.com/?p=59
Sevgiler
Ahmet
ne güzel ülke, di mi?
yaratıcı bir defa. iyi de olsa, bazen nalet de olsa, sonuçta yaratıcı. o yüzden güzel.
Böyle arka arkaya okuyunca, fantastik bir öykü gibi geliyor insana.
Oysa, her gün her gün bunun tam da içinde yaşayınca inanılmayacak derecede sıkıcı bile olabiliyor.
Buyrun bakalım, hangisi gerçek?
:)
kıymetini anlamak için böyle bir yazı okumak gerekiyor sanırım:)
çok beğendim, kokular, renkler, sesler hepsi canlandı şimdi. ama çayım bitince ortasına dalmak zorunda olduğum fikir beni tırsıtıyor:)
Beklesinler beni, 23 haziranda ordayim, hepsini cok ozledim..
Yazini zevkle okudum.
Sonu gelmeyen virgüllerle uzayan cümleleri pek sevmem ama Teyzen Teyfik buraya yakıştırmış gerçekten. Hem beğendim hem de etkilendim. Ayrıca başlık da yazılanlarla iyi örtüşmüş ama Teyzen Teyfik sadece dinlememiş izlemiş de aynı zamanda:)
Anahtar,
evet, Istanbul böyle ve daha da fazlasi. Gerci diger sehirlerin de hakkini yemek istemem. itiraf ediyorum ki, henüz bende bir Istanbul aski falan gelismis degil. Kismet ;)
Sofra,
yok yok, yilmadim Istanbul`dan.:)
Daha yazamadigim ne enteresan durumlar oldu. Insanimizi tanimlamak icin sadece "samimi ve icten" yeterli gelmez bana göre. Cok daha karmasik durum :)
Sanirim ayni zamanalrda ayni yerlerde dolasmisiz.
Cok sevgiler
Simon,
evet, güzel ülke ama ben yine de fazla romantik olmama taraftariyim.
Sevgilerimi saygilarimi sunarim...
Ekmekcikiz,
sabir diliyorum sana, fantastik bir öykünün kahramani olarak :)
Elektra,
böyle, anlari, kisileri, mekanlari birbirinden ayirip, parca parca düsününce gercekten de bambaska ya da en önemsiz olan bile cok özgün geliyor insana, ki öyle zaten.
Sevgiler :)
Fulya, ha gayret, ne kaldi hazirana..:)
Isimsiz,
cok tesekkürler. Yaziyi begenmene sevindim. Istanbul`da günler aynen böyle gecti, virgüllerle ayrilmis cümleler gibi:)
Sevgiler
iste, istanbul'u sevmemek biraz da bu kahirlari yasamaktan kurtulmak demek...
mus'ta ya da bingol'de veya sirnak'ta, van'da, bitlis'te yahut da kars'ta bunlarin daha azi geliyor cunku insanin basina. ve az sebebi oluyor insanin mutsuz olmak icin. oralarda daha cok yer aciliyor mutluluga.
yamyamlar iyi ki talan ediyor seni canim istanbul!
Segili Hickimse,
Mus`ta, Bingöl`de veya Sirnak`ta güzel olan seyler de daha az geliyordur insanin basina, ne dersin?
Mutluluga acilan bos yerler oralarda doluyor mu? Iste ona süphem olmasa! :)
Sirnak`i tecrübe ettim sahsen!
Yorum Gönder