Yavaş yavaş kendimi toparladıgımı hissediyorum. Önceki yaz beni serseme çeviren, günlük hayatımda korkaklasmama, tedirgin olmama ve bir cok seyden elimi ayagımı ceker hale gelmeme neden olan hastalık durumunun etkisi yeni yeni üzerimden geciyor gibi. Fiziksel olarak 1,5 ay boyunda kıpırdamadan yatarak, bolca kalorili beslenerek aldıgım kiloları vermeye de basladım. 59 kiloya cıkmıstım ve simdilerde 53'lere yaklastım tekrar. Bir kac kilo fazla bile insanın vucudunu nasıl degistiriyor bir bilseniz. Hele ufak tefekse insan o 3-5 kilo kaç beden fark ettiriyor tahmin edemezsiniz. Gerçi bu kilo dertleri herkesin basında oldugundan, herkes biliyor da olabilir.
Neyse...
Önceki yıl katıldıgım bir tasarım yarısmasını kazanmamla, yatalak moduna geçisim bir olmustu. Nazar tabii ki! Gecen hafta yeni bir yarısmaya daha katıldım. Bayram tatilinde zar zor yetistirdigim bir calısmayı gönderdim. Aslında üc eser ile katılma sansım vardı ama ancak bir taneyi yetistirebildim. Birinciligi gectim, derece bile alsam cok pis havam olacak. Kesinlikle ödülün, parasının pesinde degilim. Tek derdim, "kazandım!" artizligi yapmak. En azından dürüstlügüm ödüllendirilmeli bence.
Velhasıl, kendimi tekrar tam da
Ercan Kesal'ın dedigi gibi hissediyorum; "ha deyince elmayı dalından, yıldızı yerinden koparabilirim" Ama bu acımasız memleket hangimizin gücünü, ateşini, inancını uzunca harlar, hangimizi tepetaklak eder bilinmez.
Sizi seven TT. (S.'nin dedigine göre, etrafımdaki herkes beni sevsin, istiyormusum ben!)